30 Ağustos zaferi, binlerce şehidin, milli birlik ve beraberlik ruhu içinde canları pahasına, Türk Milletinin geleceği için özgürlük ve bağımsızlık meşalesini sonsuza dek sönmemek üzere yaktığı büyük bir zaferdir.
30 Ağustos 1922 tarihi, Türk Milletini esir etmek isteyen yayılımcı, istilacı güçlere karşı kadınıyla, çocuğuyla, ordusuyla topyekûn verdiği ve milli benliğini kurtardığı bir savaşın ve zafer destanının yazıldığı bir gündür.
30 Ağustos 1922 tarihi; “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri”, komutuyla Büyük Taarruzu yaptığımız, Yunan palikaryalarını denize döktüğümüz bir zaferin adıdır. Bu zafer Türk Milletinin yeniden dirilişidir. Bu zaferle Türk Milleti Türkiye’nin tapusunu almış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerini sağlam atmış ve ebedi hayatına şeref tacını giydirmiştir.
Tarihi zaferlerle dolu bir milletiz. Türk Milleti, at üstünde doğan at üstünde ölen ve mücadele ruhuna sahip bir millettir. Her zaman hürriyetine ve istiklaline düşkün olan Türk Milleti imanıyla, azim ve cesaretiyle büyük zaferler kazanmıştır. Bahar aylarında sefere çıkan Türk ordusu yaz aylarında kazandığı zaferlerle milletimizi onurlandırmıştır.
Bu toprakların vatan olarak kazanılmasında, korunmasında ve kurtarılmasında önemli yeri olan zaferlerimizi fonksiyonları bakımından ele aldığımız zaman, Malazgirt Zaferinin ayrı bir önemi vardır. Meseleye bu açıdan bakıldığı takdirde Türkiye tarihi için üç büyük zafer önem arz etmektedir. 26 Ağustos 1071 tarihli Malazgirt vatan kuran, Eylül 1176 tarihli Miryokefalon vatan koruyan ve 26 Ağustos 1922 Başkumandanlık Meydan Muharebesi de vatan kurtaran zaferlerimizin karakteristik örnekleri olarak gösterilebilir.
Malazgirt zaferinin önemi
Malazgirt zaferi olmasaydı Anadolu Türk yurdu olur muydu? Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti kurulur muydu? İstanbul fethedilir miydi? Niğbolu, Kosova, Mohaç, Çaldıran ve Çanakkale zaferleri kazanılır mıydı? Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulur muydu? Anadolu Türk Yurdu olur muydu? Malazgirt’te başlayan zaferler serisi Büyük Taarruz ve Dumlupınar zaferiyle taçlanmıştır. Bu bakımdan Malazgirt Zaferinin Türk tarihi açısından önemi büyüktür
200 bin askerden oluşan Bizans ordusuna karşı Sultan Alparslan 30 bin kişilik bir orduyla karşı koymuştur. Bizans İmparatorunun amacı Türkleri Anadolu’dan atmak ve İslâm topraklarını talan etmekti. Sultan Alparslan’ın amacı ise zalimlerin zulmüne dur demek, yeryüzünden fitneyi ortadan kaldırmak ve Allah’ın adını yaymaktı.
Ne diyordu Sultan Alpaslan. “Savaşı seviyorum, çünkü sonunda zafer var. Size öyle bir vatan aldım ki; ebediyen sizin olacaktır. Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor, uğrunda cihat ediyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir, bana yardım et. Ey Askerler! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. Ben nefsimi Allah’a adadım. Benim için şehadet de muzaffer olmak da bir saadettir. Zaferi kazanırsak istikbâl bizimdir. Bütün oba beylerine, köylere, yaylaklara haberler salınsın. Milletimin erkekleri, kadınları, kızları bilsinler ki, Çağrı Bey oğlu Sultan Alparslan, eğer bu çetin harpte yenilir ve milletinin namus ve şerefini koruyamazsa, hayat onun kendisine bile haramdır. Allah’ım! İslâm’ın sancağını yükselt ve hayatlarını Sana kulluk için esirgemeyen mücahitlerini yalnız bırakma! Ya Rabbi! Alparslan’ı, düşmanlarına karşı muzaffer kıl ve onun askerlerini meleklerin ile kuvvetlendir! Zira O, Senin rızanı kazanmak için varlığını, canını ve her şeyini fedadan sakınmıyor. O, Senin yolunda ve dininin üstünlüğü için nasıl cihat yapıyorsa Sen de onu öylece koru ve düşmanlarını kahret! “(1)
Zaferleri kazandıran ruh
Sultan Alparslan askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla, “300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor” der. Sultan Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der: “Biz de onlara yaklaşıyoruz. Ben İslâm için ölüme koşuyorum. Ya zafer kazanırız ya da şehit olarak cennete gideriz.” Tarihimizde, bütün zaferler bu ruhla ve bu şuurla kazanıldı. Müslüman Türk Milletinin özelliklerini pekiyi bilen Alparslan Gazi “Biz temiz Müslümanlarız; bid’ad nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allah hâlis Türkleri aziz kıldı.” (2)
Sultan Alparslan’ın bu sözleri, Peygamberimizin milletimiz hakkındaki (Cündullah) sözlerini teyit etmiyor mu? Peygamberimizin Cündullah dediği Türk Milleti, askerine Hazreti Muhammed’in adını verdi. Ona Mehmetçik dedi. Mehmetçikler; din, devlet, vatan, millet ve bayrak için hayatlarının baharında zaferden zafere koştular ve hâlâ koşmaya devam etmekteler. Elbette ki “Zafer Hakkın ve Hakka İnananlarındır.”
“Bu zaferle Sultan Alparslan, Malazgirt’ten Akdeniz kıyılarına, oradan Adriyatik denizi kıyılarına kadar bu toprağın tanımadığı ve tatmadığı bir ideali taşıdı? Bu topraklarda dahi çocukların müstakbel zaferlerin kumandanlarının, henüz söylenmemiş şiirlerin şairlerinin, henüz yükselmemiş şaheser yapıların mimarlarının, henüz duyulmamış nağmelerin bestekârlarının yetişmesine vesile oldu. Türk–İslâm kültür ve medeniyetinin temellerini attı.”
“Tuna Nehri’nin serin kıyılarında aldığı abdestin namazını, Afrika’nın kızgın çöllerinde eda eden bir milletin çocukları, elbette Türk ve Dünya tarihinde destanlar yazmıştır.” Savaş meydanlarında dünya milletlerini şaşkına çevirmiş, mazlum milletlerin sevgi ve takdirini kazanmıştır
Zaferler taçlanmalı
Bugün zaferlere hasret yaşıyoruz. Askeri zaferler ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve sportif zaferlerle taçlanmadıkça bir anlam ifade etmez. Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam etmeliyiz.
Artık ülkeler birbirlerine karşı teknolojik, ekonomik, kültürel ve sportif yönde üstünlük kurmaya çalışıyor. Teknolojik üstünlüğünü sağlayan ülkeler diğer ülkeleri bağımlı hale getirerek kendilerine muhtaç bırakıyorlar. 1940-1950’li yıllarda uçak ve traktör sanayi ABD’nin telkinleriyle iptal edildi. Telkinlerle monte sanayi ve tüketim teşvik edildi. Makarna fabrikaları, sakız fabrikaları kuruldu.
İlla başa belâ gelince mi tedbirler alınmalı? Rusya’dan füze satın alıyoruz, ABD F35’leri vermediği gibi bizi ortaklıktan çıkartıyor. Yunanistan uluslararası anlaşmaları ihlal ederek Ege Denizi’ndeki yerleşime kapalı adalara (Türk adaları dahil) evler, kiliseler yaparak yerleşime açıyor ve silahlandırıyor. Füzeler yerleştiriliyor. Başımıza PKK musallat ediliyor. Bu ülkenin evlâtlarını birbirlerine kırdırıyor. İslâm coğrafyasında savaşlar çıkartılarak kaos meydana getiriliyor. Asırlardır İslâm dünyasının liderliğini yapan Türkiye güçsüz ve çaresiz bırakılıyor. Ekonomik yöndeki güçsüzlüğümüz elimizi kolumuzu bağlıyor. Yıllar öncesi “Amerika Rusya, Yahudi’ye kukla” dedik. Bu düşüncemizde zerre kadar yanılmadık. Bunları dost bilenlerin kulakları çınlasın. (!)
Kanuni Sultan Süleyman “İster isen sulhu salah, hazır ol cenge.” derken asırlar öncesinden bu günlere ışık tutmuştu. Maalesef gemiyi yürüten kaptanlar şu yüz yıllık tarihimizde başa belâ gelince bunun farkına vardılar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.” “Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.” sözleri bize bu konuda ışık tutmaktadır.
Atalar ne güzel demiş: “Su uyur düşman uyumaz.” Düşman uyumadı ama yüzyıllık zaman dilimi içerisinde milletimiz adeta uyutuldu. Bu uyutma ta ilkokulda, alfabe kitabında “uyu uyu yat, yat yat uyu” diyerek başlatıldı. Bu yaşlarda çocuklarımıza vatan, millet, din devlet ve bayrak şuuru mutlaka verilmeliydi. Düşmanları tanıtılmalıydı. Bilge ve çalışkan bir toplum oluşturulmalıydı.
Tarihi zaferlerle dolu bu şerefli millet Türk ve Müslüman olarak yaşamalı ve ölmeli, Avrupa ve dünyayı geçmeliydi. Tarihini bilmeyen bir millet, tarihiyle öğünebilir mi? Kendisine güvenebilir mi? Tarihine bakarak geleceğe adım atabilir mi? Tarihinden aldığı ilhamla azim ve gayretle çalışabilir mi? Prf. Dr. Halil İnalcık “Milletler medenileştikçe tarih öğrenimi önem kazanır. Bir milletin ilerlemesi için tarih şuuruna sahip olması lâzımdır. Tarih, geleceğimiz için sonsuz bir kaynaktır.” derken bu gerçeği teyit etmiyor mu?
Bizden 30 yıl sonra savaştan mağlup olarak çıkan Almanya ve Japonya’dan şu an yüz yıl geride hareket ediyorsak ve yabancılara adeta el açıyorsak nedenini başta kendimizde aramalıyız. Bunun sorumlusu da elbette ki başta gemiyi yürüten daha doğrusu pusula okumasını bilmeyen gemi kaptanlarıdır.
Korona virüs salgınından milletimiz büyük ders çıkartmalı! Artık kendi başımızın çaresine bakmayı öğrenmeli ve kendi ayaklarımız üstünde durmayı bilmeli! Ne güzel buyrulmuş, “Veren el alan elden üstündür.” Hiçbir ülkeye el açmamalıyız ve hazine sandığının üzerine oturmuş dilenciye benzememeliyiz.
Muhteşem Türkiye
Ülkemizin şu an insanımızı tek yürek, tek yumruk ve tek ses haline getirecek, Türk kültür ve medeniyetimizi âtinin ufkunda bir güneş gibi parlatacak ve ülkemizi nice zaferlere kavuşturacak Muhteşem Türkiye sevdalılarına ihtiyaç vardır.
Asla unutulmamalıdır ki; dünya var oldukça Türk Milleti varlığından, birliğinden, dirliğinden ve bağımsızlığından asla taviz vеrmeyеcеktir. Şanlı ay yıldızlı bayrağımız bağımsızlığımızın timsali olarak göklerde dаlgаlаnаcаktır. İnşallah bundan böyle de kıyamete dek bu vatan Türk yurdu olarak kalacaktır.
Hakkıdır hür yaşamış milletimin hürriyet
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklâl…
Bizlere bu mübarek vatanı canları pahasına emanet eden Sultan Alparslan’ın, Osman Gazi’nin, Fatih’in, Yavuz’un, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve binlerce şehit ve gazilerimizin ruhları şad olsun. Allah onlardan razı olsun. Milletimiz yaşayacak, düşmanları kahrolacaktır. Zafer Bayramımız kutlu ve mübarek olsun.
Kaynakça:
1- Prf. Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti ve Mefkûresi Tarihi S.188
2- Prf. Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti ve Mefkûresi Tarihi S.193)