Demokratik Açılım Projesi İyi Yönetilememiştir

Bayrak Dergisi 1251

Demokratik açılım dediği düşüncelerin ve tedbirlerin Meclis’te müzakeresi milletin dikkatini üzerinde toplamıştı. Şu aylardan beri konuşulan ama hakkında doğru dürüst hiçbir şeyler bilinmeyen proje ne menem bir şeydi? Meclis müzakerelerinde bu meraklı ve hayati konu hakkında bilgi edinecektik. Peki sonuç ne oldu iktidarıyla muhalefetiyle tam bir fiyasko… 34 PKK militanının Türkiye’ye getirilişi esnasında yaşanan rezillikler ve bunlara vatandaşın tepkisi karşısında AKP, projeye katılanlar arasında güven bunalımı başladığını söyleyerek, resmen ara vermişti, demokratik açılım işine.

Ve Bir Tarihi Fırsat da Yitirilmek Üzeredir

KURBAN BAYRAMINIZI KUTLARIZ!

Böylesi acılarla dolu bir konuyu ele almağa mecburduk.
Bu yazı, Türkiye’nin gerçekten halledip, bitirmesi gereken temel konusu idi. Türkiye’ye maddi manevi akıl almaz kayıplar yüklemiş bu terör belasının bitirilmesi gerekiyor.
Ne şehitlerin anası ağlasın ne de terör canavarına evladını kaptıran ana ağlasın. Bu yürek yangınını söndürecek her adım ne güzel, ne ulvi… Ama nasıl? İşte önemli olan da bu! Aşağıdaki yazıda bu nasıllara göz attık.
Kurban Bayramının bütün anaların göz yaşının dindiği ve yüzlerinin güldüğü bir mutlu bayram olmasını niyaz ediyoruz.
Kurban Bayramınızı tebrik eder, birlik ve kardeşlik içinde daha nice bayramlara ulaşmanızı niyaz ederiz.
TERÖRÜ BİTİRMEK İÇİN ŞARTLAR UYGUN, KÜLTÜREL EKONOMİK VE SOSYAL
POLİTİKANIZ NE?
Adı önce terörle mücadele, Güneydoğu Anadolu veya Kürt Meselesi diye ikircikli, alabildiğine müphem açılım, aldığı reaksiyonlardan sonra demokratik açılım ve nihayet milli birlik, kardeşlik ve barış projesi olarak pek çok farklı isimle anılır oldu. İsim ile muhteva arasında tam bir uygunluk bulunması gerektiği ilkokul öğrencilerinin bile öğrenip ömür boyu kulaklarına küpe edeceği bir hakikat…
Böyle olmasına rağmen Türkiye’nin en önemli meselesi diye sunulan operasyonun nispeten kısa sayılabilecek bir süre içinde o isimden bu isme savrulması aklın alacağı bir şey değil. Eğer bu tutarsız isim furyası her adımda değişir, şekilden şekle girerse samimiyet ve ciddiyet eksikliğini akla getirir.
Genelkurmay Başkanı Sayın Başbuğ’un terörle mücadele konusunda birkaç ay önce yapmış olduğu açıklamayı hatırlayalım.
ASKER TERÖRÜN EKONOMİK, KÜLTÜREL, SOSYAL KAYNAKLARINI KURUTACAK BİR POLİTİKA İSTİYOR
Orgeneral Başbuğ ne diyordu? Terörle mücadelenin askeri alanda yapılan üstün fedakârlık ve gayrete, elde edilen tüm askeri sonuçlara rağmen sosyal, kültürel, psikolojik ve ekonomik alanlarda istenen başarıyı gösteremediğini ifade ediyordu. Ve ilave ediyordu, dağa çıkışları önlememiz gerekir, diyordu. Demek ki terörle mücadelenin tam başarıya oluşması için ekonomik, sosyal, kültürel, istihbarat ve propaganda ve eğitim gibi faaliyetleri kim düzenlemekle görevli? Elbette ki siyasal iktidar! Bu tedbirleri almak hem görevi hem de hakkı iktidarın.
ELVERİŞLİ DIŞ POLİTİKA ŞARTLARI OLUŞUYOR!
Demek ki Türkiye’nin aylardan beri üzerinde durduğu ve bir numaralı meselesi haline gelen veya getirilen meselede iktidara çok büyük görev düşüyordu, halen de öyle…
Ama şu gerçeği herkes kabul etmelidir ki, Türkiye’nin PKK’yı ihmal edilebilecek bir küsurat veya asgari hale getirmek için dış konjonktür çok müsait görünüyor. PKK’yı bir silahlı güç olarak tasfiye etmek istediğini gösteriyor. PKK liderlerinin ABD’deki mal varlıklarının dondurulması ve uyuşturucu kaçakçılığı ile itham edilmesi, PKK liderlik kadrosunun tasfiyesi konusunda ciddi ama çok gecikmiş bir adım… Neyse devran dönmüş, dünya şartları PKK’yı gözden çıkarma noktasına getirmiş, ABD’yi.
Özetle, ABD Ortadoğu’dan ve sıcak savaş ortamından ayrılmak istiyor, özellikle Irak’tan çekilmenin takvimini de ilan etmiş… Ama ABD’nin Irak ve bölgedeki çıkarlarını kim koruyacak? İşte mesele bu… İşte bunun için Türkiye’nin PKK’yı minimize etme ve terörü bertaraf etme imkânı çoğalıyor. Obama’nın Türkiye ziyareti esnasında ve sonrasında söyledikleri gerçekten Türkiye’nin çok elverişli bir stratejik döneme girdiğini gösteriyor. Hazırlığı olan bir devlet ve iktidar için fırsatlardan yararlanmak elbette önemli. Türkiye’de önemli bir oy potansiyeli ile neredeyse rakipsiz olarak iktidar koltuğunu senelerden beri işgal eden iktidar partisi yeteri kadar hazırsa Türkiye kazanabilir. Elbette iktidara büyük sorumluluğun düşmüş olması, muhalefeti de sorumlu olmaktan çıkarmaz.
DEMOKRATİK AÇILIM PROJESİ İYİ YÖNETİLEMEMİŞTİR
İktidar bir numaralı mesele saymışsa bu meseleyi, hiç de iyi yönetememiştir. Çok genel prensip ve metod açıklamaları dışında müşahhas, ele alınabilecek bir mahiyette ne proje ne de programı Türkiye öğrenememiştir. Hele Sayın Başbakanın “hazmede hazmede, hazmettire hazmettire…” sözü baştan sona şüphe davet edicidir…
Keza Sayın Cumhurbaş-kanı’nın biz çözmezsek başkaları çözer…” sözü de çok kuşku vericidir. Türkiye’yi sıkıştıran bu söz Sayın Gül’ün analiz ve tahmini midir, yoksa bu yolda telkin ve tehditler mi vardır? Sayın Gül bu durumu açıklığa kavuşturmalıdır. Sayın Gül devlet yönetim kadrosunda ve toplum liderlerini de içine alan bir genişlikte bildiklerini ve tahminlerini, bu tahminlerin dayandığı hususları anlatmalı, paylaşmalıdır! Ta ki bu açılım projesi sadece devletin değil toplumun paylaştığı bir proje haline gelebilsin.
Şimdi bakalım devlet ve toplumun birlikte sahiplenip yöneteceği ve destekleyeceği açılım projesinin devlet katında ve toplum katlarında nasıl algılandığına, desteklendiğine? Projenin devlet katında ve halk indinde şüpheler ve kuşkularla karşılanması hazindir! Sayın Başbakanın her türlü bedeli ödemeyi göze aldığını söylediği bu açılım Türkiye’nin birliğine, birikimine katkı sağlamaktan çok zarar verecek bir şekil ve mahiyet kazanıyor!..
İKTİDAR MUHALEFET DESTEĞİNİ SAĞLAMALIYDI, İSTEDİĞİ ZAMAN SAĞLAYABİLİYOR ÇÜNKÜ
Açılım projesinin önce Meclis’in gizli oturumunda konuşulması çabası başarılı olamadı. MHP’nin dile getirdiği, gizli oturumda oldubittiye getirmek ve milletten saklamak kuşku ve korkusu, Meclis’te gizli oturum imkânını ortadan kaldırdı ve her şey milletin gözleri önünde cereyan etmeğe başladı. Meclis’imizin ve partilerimizin bir önemli devlet ve millet meselesini nasıl içinden çıkılmaz hale getirebileceklerini de millet acı içinde gördü. Sayın Başbakan, Türkiye’nin kuruluşundan bu yana, karşı karşıya kaldığı tüm ayaklanma teşebbüslerinde devletin ve devlet adına hareket eden organların zalimane hareket ederek “anaları ağlattığını” ifade etti. Ve böylece en kolay kitle tahrikini yaparak, halkın oyunu en çok ve en uzun süre alan başbakan olmak arzusuyla kendisi ve partisi dışındaki herkesi sık sık yaptığı gibi itham etti, bütün bunlar yetmiyormuş gibi korkaklıkla suçladı. Kim bu muhalefet? Halkın yarısından fazlasının, yaklaşık yüzde atmışının rızasının bulunmadığı adaleti ayaklar altına alan bir seçim sisteminin mahsulü olan, ayıplı bir iktidar ve muhalefet… Bunun dışında adil olmayan bir seçim sisteminin evlere şenlik mahsulü olan Meclis içi partiler dışında 50’ye yakın parti var.
DOĞRUYA DOĞRU EĞRİYE EĞRİ DEMEK, MUHALEFET Mİ DEMEKTİR?
Bu hesapça Meclis’te çarpık ve arızalı seçim sisteminin mahsulü olan iki parti dışında yığınla partisi muhalefette sayılacak demektir. Bu durumda mesela Millet Partisi, iktidarın demokratik açılım dediği çabadaki yönetim aczine rağmen, demokratik açılımın doğrusuna doğru yanlışına yanlış demekte… Bu durumda mesela Millet Partisi muhalefette mi sayılmaktadır? Ve Sayın Başbakan Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli’nin politikalarını eleştirerek onlar üzerinden tüm kendi dışındaki siyasi partileri tam bir şark kurnazlığı ile itham edebilmektedir.
DEMOKRATİK AÇILIM NEDEN RAFA KALDIRILIYOR?
Demokratik açılım dediği düşüncelerin ve tedbirlerin Meclis’te müzakeresi milletin dikkatini üzerinde toplamıştı. Şu aylardan beri konuşulan ama hakkında doğru dürüst hiçbir şeyler bilinmeyen proje ne menem bir şeydi? Meclis müzakerelerinde bu meraklı ve hayati konu hakkında bilgi edinecektik. Peki sonuç ne oldu iktidarıyla muhalefetiyle tam bir fiyasko… 34 PKK militanının Türkiye’ye getirilişi esnasında yaşanan rezillikler ve bunlara vatandaşın tepkisi karşısında AKP, projeye katılanlar arasında güven bunalımı başladığını söyleyerek, resmen ara vermişti, demokratik açılım işine. Yani iktidarın Türkiye’nin bir numaralı meselesi dediği meselenin çözümü için hazırladığını söylediği demokratik açılım projesini resmen rafa kaldırmıştı.
İKTİDARIN YOL ARKADAŞLARININ NİYETLERİ KUŞKU VERİCİ!
Acaba iktidarın güven bunalımı doğdu diyerek rafa kaldırdığı projenin yol arkadaşları ortakları kimlerdi? Kimler arasına güven bunalımı girmişti dersiniz? İktidar partisi ve DTP… Başka? Başka meşru bir siyaset aktörü var mı? Yok ama ifade edilmeyen aktör, PKK… Sayın Ahmet Türk demokratik açılım işinde, dağdan adam indirmek için, kendisinin değil, muhatap olarak Öcalan’ın alınmasının gerektiğini ifade etmemiş miydi?
Yani söylediklerimizi derleyip topladığınızda hangi sonuca varabilirdiniz ki? TBMM’de hileyi şeriye yaparak, partilerin uyması gereken ağır şartlardan kurtularak barajları aşıp Meclis’te bir grup kuran parti haline geliveren DTP’nin muhatap olarak PKK’yı göstermesi resmen iktidarı PKK ile pazarlık yapmaya çağırması değil miydi?
Son günlerde PKK elebaşlarının medyada yer alan bir yığın talebi ve bunlara iktidarın bir hikmet gibi bakması endişeleri artıran hususların önemli bir öbeğini oluşturuyor. Apo adına yayınlanan bildirilerde adı konmamış bir özerk devlet yapılanması isteniyor. Hayali Kürdistan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin fiili varlığı yok edilecek ve vatanın bu ayrılmaz parçalarında özerk demokratik yönetimin milis gücü kontrolü devralacak… Haftalar önce pek çok kişinin deli saçması dediği yazıya dökülmüş çılgınlık Türk Milleti’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ifade edilebiliyor, talep edilebiliyor! Türkiye maalesef Siyasi Kürtçülük’ün her kademesine sızdığı demokratik açılım projesini iktidar olarak, devlet olarak ve toplum olarak iyi yönetememiştir. Ve yönetemiyor.
DEMOKRATİK AÇILIM PROJESİNE SİYASİ KÜRTÇÜLÜK SIZMIŞ VE PROJEYİ SAKATLAMIŞTIR?!
Bu mantıki ve apaçık zafiyeti milyonlarca insan hissetti ve gördü. Ve endişeye kapıldı. Ve Sayın Başbakan size olan güven önemli ölçüde azaldı, bunu siz de görüyorsunuz. Türkiye için hayati bir ihtiyaç olan “milli birlik” kardeşlik ve barış veya demokratik açılım toplumda yarattığı heyecana rağmen maalesef iyi yönetilememiştir. Durum bu kadar açık.
Öfkelenmeye, sinirlenmeye gerek yok. Hele muhataplarınızı korkaklıkla ithama hiç gerek yok, dilin kemiği mi var? Densizin, biri size aynı tonda cevap verirse ayıp olmaz mı?
Türkiye’nin temel meselesi denilen terörü sonlandırmak için oluşturulan demokratik açılım ne yazık ki çok yara almış durumadır. Ve yazık olmuştur.

Yorum Yapın

Navigate