“Dinlerarası Diyalog” Ne Anlama Geliyor?

  • Vatikan Devlet Başkanı ve Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francesco’nun Papa olarak seçilmesinde hangi faktörler etkin olmuştur?

Yakın geçmişe baktığımızda 1979’dan itibaren, özellikle de 80’li yıllarda, yani Soğuk Savaş döneminde II. John Paul ile ABD arasında ciddi bir ittifak vardı. Hatta 450 yıl sonra İtalyan olmayan, hatta bir Demirperde ülkesinden (papa seçildikten sonra II. John Paul adını alan Karol Wojtyla Polonyalıydı çünkü) papa seçilmesi de ABD müdahalesi veya bir Soğuk Savaş projesi olarak yorumlanmıştı bazılarınca. Ardından papa seçilen Joseph Ratzinger ise (adı Türkiye’de ilk defa “Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan kardinal” olarak duyulmuştu) büyük ölçüde muhafazakar bir çizgi izledi. Fakat 2013’te ani bir kararla papalık görevinden istifa etti biliyorsunuz. Papanın hayatta iken görevi bırakması Kilise Yasasınca mümkün ise de pratikte tarihte benzeri görülmemiş bir olaydı. O dönemde, Vatikan Bankası ile ilgili bazı skandalların veya bazı rahiplerin karıştığı cinsel istismar davalarının Papa XVI. Benedikt’i böyle bir karar almaya zorladığına dair yorumlar yapıldı. Arından da şimdiki papa Francesco geldi.

Yeni papanın ilan edildiği görüntüleri hatırlıyorum. RAI televizyonundaki spiker ve yorumcu bile Bergoglio’nun papa seçilmesini hayretle karşılamıştı. Bu bir sürpriz oldu zira çoğu kişi Ratzinger’in ardından yine onun gibi, muhtemelen de onun işaret ettiği bir ismin papa seçileceğini düşünüyordu. Konklav adı verilen papalık seçimleri son derece mahremiyet atfedilen bir olaydır ve dışarıya içerisiyle ilgili bir bilgi vermek aforozu gerektiren bir suçtur. Dolayısıyla içerde neler olduğuna dair sadece yorumlar söz konusudur. Benim kişisel kanaatim ise II. John Paul ve Ratzinger dönemlerinin katılığının böyle bir sonuç ortaya çıkardığı yönünde. Bergoglio sakin ve uyumlu kişiliği yanında aşırı muhafazakar kanattan biri olmadığı için tercih edildi diye düşünüyorum. Bununla birlikte Francesco’nun dışarıda verdiği cesur mesajlarla Kilise içerisinde işlerin yürüme tarzı arasında tam bir paralellik olduğunu sanmıyorum açıkçası. Zira Kilise tarihi çalışmış biri olarak gördüğüm şey Katolik Kilisesinin devasa bir bürokratik yapı olduğu, papa olsanız da orada her istediğinizi yapamayacağınızdır.

 

  • Papa, 2019 Yılı Şubat ayı içerisinde Körfez Bölgesi’nde Müslüman bir ülke olan Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret etmiştir. Bu ziyaretinde “Dinlerarası Diyalog” konferansında ve “insani kardeşlik” temalı etkinlikte konuşmalar yapmıştır. Bu ziyaret ve konuşmalar ile nasıl bir mesaj verilmek istenmiştir. Ne amaçlanmıştır. Özellikle, konuşmasında “İsa insandır” söylemini Hristiyanlığın temel kabulleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Sondan başlayayım. “İsa insandır” Hıristiyanlığın (en azından ana bünye itibariyle Hıristiyanlığın) temel inançları açısından bir tezat ifade etmez. Zira diyofizitizm adı verilen öğretiye göre İsa hem insan hem de Tanrı’dır. Ha papa bunun bir kısmını ifade etmiştir, bunda bir kasıt veya kandırmaca var diyebilir birileri o başka.

Papanın ziyaretine gelince; komplo teorilerine pek sıcak bakmam açıkçası. Yani bu ziyaretten öyle abartılı yorumlar ve sonuçlar çıkarılabileceğini düşünmüyorum. Papalar VI. Paul’dan beri çeşitli ülkelere zaman zaman ziyaretler gerçekleştirir ve doğal olarak insanlık, kardeşlik, diyalog gibi temalardan bahseder. İlginç ve dikkat çekici olan, yani bakılması gereken, eleştirilmesi de gereken papanın değil de Arap yöneticilerin tutumudur bence Trump’ın Ortadoğu ziyaretinde de gördüğümüz üzere, Batılı beyaz efendiler karşısında ezik fakat Müslümanlar’a karşı bencillik ve duygusuzluk içeren bu tavrı acıklı buluyorum. Dinlerarası diyalog söylemi konusunda ise yorumum şudur: dinler değil fakat dindarlar arası ilişkiler doğal ve tarihsel bir gerçekliktir. İslam tarihi açısından baktığımızda da Hz. Peygamber’den itibaren farklı din mensuplarıyla aynı dünyada ve ilişki içerisinde yaşamışızdır. Dünyadaki insanî sorunlar açısından iyilikte de kötülüğü önlemede de hangi dinden olursa olsun samimi dindar insanların yardımlaşması iletişim kurması doğaldır ve gereklidir. Fakat yakın zamanda Fetö örneğinde de gördüğümüz üzere, bazı insanlar için dinlerarası diyalog böyle doğal ve iyi niyetli bir süreci değil de bir ihanet ideolojisini ifade etmektedir. Bunlar hakim güç karşısında, o güce yaranmak ve şirin görünmek için kendi dindaşlarını tabiri caiz ise satmaktadır. Bu anlayışın hala ülkemizde de İslam dünyasında da örnekleri vardır.

 

  • Papa’nın çeşitli yer ve zamanlarda kilise bünyesinde rastlanan çocuk istismarlarına ilişkin yaklaşımını değerlendirir misiniz?

 

Rahiplerin bekarlığı ve kadınların ordinasyonu (rahip olarak kutsanmaları) Katolik Kilisesinin 1960’lardan itibaren en çok konuşulan sorunlarındandır. Cinsel istismar olayları da bunlar arasına girmiştir, ya da sonradan daha bilinir hale gelmiştir. Öyle istisnaî vakalardan söz etmiyoruz. Çok yakın istatistikleri bilmiyorum ama fikir vermesi için 2003 yılına ait bir veriden bahsedeyim. Sadece ABD’de ve sadece bir yılda Katolik rahiplerin karıştığı, çocuklara yönelik cinsel istismar davası sayısı 3000 civarındadır. Papa Francesco bu konu ile ilgili çeşitli açıklamalar yaptı ve sorumluların yargılanması için elinden geleni yapacağına dair demeçler verdi. Gerçekten de bazı kardinaller dahil istismar suçundan ceza alan, Kilise ile de ilişiği kesilen Katolik din adamları oldu. Cinsel istismar, hele savunmasız çocuklara yönelik böyle bir iğrençlik çok ciddi bir durum evet. Fakat meselenin bir tarafı da Kilise içindeki çatışmalarla ilgili. Kilise içinde pek çok fraksiyon var ama genelleyerek liberal ve muhafazakar diye iki ayrı kanattan söz edersek, istismar olayları bir tarafın diğerini suçladığı bir malzeme olagelmiştir. Yani Kilise içindeki farklı bir çatışma medyada bazen bu şekilde görünmektedir. Bunun tipik bir örneği geçtiğimiz yıl yaşandı. 2018 yazında bir grup kardinal, ki içlerinde eski Vatikan Devlet Sekreteri de var, Papa Francesco’yu cinsel istismar olaylarını örtbas etmekle itham etti. Papa görevinden çekilsin çağrılarına kadar vardı iş. Fakat Vatikan’ı yakından bilenler bunun Francesco’yu fazla liberal bulan muhafazakarların bir girişimi olarak değerlendirdi.

Yorum Yapın

Navigate