Bir zamanlar sözüm ona bazı aydın yaftalı kişilerin kulaklarına üfürüldüğü için “Türkiye bağırsaklarını temizliyor.” Demişlerdi. Hâlbuki o günlerde ABD ve beynelmilel güçler, Türkiye’nin bölgede geleceği ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılması, zayıflatılması, bölgede teminat olmaktan çıkarılması ile birlikte ABD’nin bölgede kirli işlerini yaptırdığı derin gücünün içersinde emrinin dışına çıkmış ve kontrolü zor, çizgi dışındaki uzantılarının temizlenmesi olarak görmek gerektiğini defalarca söylemiştik.
Bu günde basında ve görsel medyada “Ergenekon davaları çöktü” gibi ifadelerle; meydana gelen olayların F.Gülen hareketinin, bağımsız, kendi başına yaptığı bir olay gibi gösterilmesinin ne kadar yanlış olduğunu ifade etmek gerekir.
Ergenekon davaları ki; öncelikle Türk Milletinin, milletimizin tarih sahnesine çıkışına verilen “Ergenekon Destanı” isminin, son derece önemli bir tarihi ifade ediyor. Millet için manevi bir değer ifaden eden bir olayın; fitne ve ihanet olayına isim olarak konulması zaten millete, milletin değerlerine hakaret etmenin; müsteşriklerin ve uzantılarının hakaret şekli olduğu aşikâr değil mi?
ORDU VE…
Ergenekon davaları ile başlayan ve ordumuzu yıpratma, işlemez hale getirme çalışmaları! Ordunun komuta kademesinin, komutanların suçlu-suçsuz ayırmadan hapishanelere gönderilmesi. Birçoğunun emekli edilmesi. Ardından “15 Temmuz Olayları” ile Sözüm ona “Sanal Ergenekon Davasını üretenler temizleniyor.” diyerek, yine yeterli araştırma yapılamadan, şüphe edilen herkesin, polis veya ordu mensuplarının kurumlarından KHK’ler ile atılmasıdır. Böylece ordu içindeki generallerin, alt rütbeli subayların tasfiyeleri ile sayılarının en aza inmiş olması yetmezmiş gibi; askerliğin bir yıldan 6 aya indirilmesi, asker sayısının düşürülmesi bize göre aynı çalışmanın bilerek veya bilmeyerek devamından başka bir şey değildir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgede zayıflatılması “üçüncü dünya harbinin provalarının” yapıldığı bölgemizde; Türkiye’nin söz haklarını yitirmesi ve birliğini temin etme şansının azaltılması anlamına gelir. Kaldı ki, bölgemizde zaten ülkemiz üzerinde emelleri olan birçok batılı ülke suları kaynatmakta ve savaşı her an bölgeye yayma eğilimindedir.
Ergenekon davalarını sadece Türkiye’nin iç işi olarak görmek ve sadece Türkiye toprakları ile sınırlı sanmak beynelmilel güçlerin, ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki hesaplarından haberdar olmamak anlamına gelir. Mesele içte ve dışta meydana gelen olayların bizimle ilgisi ve neleri getirip nelerimizi götüreceğini iyi bilmemiz gerekir.
BİLARDO TOPLARI…
Bilardo bilenler ve oynayanlar hangi topa, hangi güçle ve açıyla vurdurursa topun hangi güzergâhı izleyeceğini ve hangi toplara vurup, hangi topları delikten düşüreceğini hesap eder ve o topa o şekilde vururlar. Ne sert ne yumuşak tam gerektiği kadar ve sonucunda topun hareketlerini takip ederler. Siyaset bilardo topundan farklı değildir. Hangi hareketi yapmalısınız ki neticesinde ses nereden gelsin.
Ülkemizde meydana gelen her olayın arkasında kimlerin veya neyin olduğunu, kimlerin kulaklarımıza neleri üfleyip, bizi hangi işlerle baş başa bırakacağını gerçek devlet adamları bilirler, en azından tahmin ederler.
Ülkemizde ve bölgemizde olan olayları, hatta dünyanın pek çok yerinde meydana gelen olayları münferit olaylar olarak görmek ve politikaları buna göre belirlemek size ve ülkenize zarar verebilir. Tıpkı uzaktan kontrol edilen bombalar gibi telin ucundaki eli bulmak ve o düğmeye basacak parmağı etkisiz hale getirmek gerekir.
DEVLETLERİN DOSTLARI VE DÜŞMANLARI!
Beynelmilel güçlerle sizin devlet olarak hiçbir duygusal bağınız olamaz. Siz ne kadar olaylara duygusal yaklaşırsanız yaklaşın, onlar size ne kadar sıcak davranırlarsa davransınlar davranışların sizin lehinize olduğunu düşünmeniz ve olayların arkasında samimiyet aramanız ancak saflık olabilir. İngiliz Başvekilinin dediği gibi;”İngiltere’nin dostları da yoktur düşmanları da İngiltere’nin menfaatleri vardır.” Size ne yapılan sitemlere aldırış etmeli ne de tehditleri gözardı etmelisiniz.
Bu gün sizinle olanlar yarın pekâlâ size düşman, düşmanınızla da dost olabilirler. Sizinle dostluğu olanlar için sizden ne gibi çıkarı var ona bakmalısınız. Sizin ülke olarak ne çıkarınız var onu da hesap etmelisiniz.
STRATEJİK MÜTTEFİKİMİZ ABD(!)
ABD ile iki ilişkileri geliştirmek için müracaat ettiğimiz 1947 Martından başlayarak, NATO’ya resmen girdiğimiz 1952 tarihinden itibaren ABD’nin NATO üyesi ülkelerde meydana getirdiği GLADYO ile ülkeleri ve toplumları yönetti. ABD’nin çıkarlarını legal veya illegal bağlıları vasıtası ile politikalarını gerçekleştirdi. Pek çok NATO ülkesinde teşkilatını tasfiye ettiği halde ki; -Bunlardan en açık olanı İtalya’daki tasfiyedir.-Türkiye’deki bağlantılarını bizim tarih sahnesine çıktığımı ”Ergenekon Destanı” ismini vererek hem yeniden düzenledi, hem de zararlı hale gelenleri tasfiye etti.
ABD Türkiye’de ki, teşkilatını kendine bağlı ve bütün dünyada kullandığı Fetullah Gülen okulları vasıtası ile düzenler ve tasfiye ederken; O günlerde devlet yönetimini birlikte paylaştıkları AKP İktidarı’da kendi muhaliflerini tasfiye etti. O hale geldi ki TSK’de muvazzaf subay astsubay azaldı. Yetti mi? Elbette yetmedi.
Her ne kadar Ergenekon davasından şu anda cezaevinde olan kalmamışsa da bu tasfiye edilenlerin pek çoğunun TSK’ye dönmesi mümkün değil, kaldı ki; Feto terör örgütü üyesi olarak şüphe taşıyan bütün ordu mensupları yeniden tasfiye edildi ve halende tasfiye ediliyor. Ordu Subay ve Astsubay kıtlığı çekerken son olarak askerliğin altı aya indirilmesi ile de er ve erbaşlar terhis edilmeye başlandı.
ORDU ZAYIFLATILMAMALI
Biz bu yazımızda kimin haklı veya haksız tasfiye edildiğini tartışmıyoruz. Devletin ve Milletin, Ülkemizin çevremizde bu kadar düşmanla çevrili ve tehdit edilirken Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne kadar zayıflatıldığını, devletin ve milletin, ülkenin korunması gerektiğini ve düşmanlarına karşı korumasız kaldığımızı anlatmaya çalışıyoruz.
Türk milletinin balkanlardan hem de yüzyıllarca kaldığı baklanlardan gerisinde milyonlarca garip, yetim bırakarak üç ay gibi kısa bir zamanda çekilmesinin sebebi nedir? Hangi hata bizi Balkanlardan söküp attı? ”Balkanlardan namusum kadar eminim.” Diyen ermeni dışişleri bakanının teminatı ile 100 bin askerin terhisi sonunda korumasız kalan Balkanlar ve işte sonucu!?
Mağrip ülkelerinin oradaki eğitimli askerlerin oradan alınarak Süveyş’e kaydırılması bölgenin elimizden çıkmasının sebebidir. Yanlış politikalar, ülkemizin pek çok yerinin elimizden kayıp gitmesine veya haklarımızın savunmasının engellenmesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Yanlışlar kazandığımız yerlerdeki haklarımızın da ellerimizin arasından çıkıp gitmesine sebep olmuştur.
Türkiye’nin ekonomik veya askeri olarak, siyasal olarak elinin zayıf olması sadece kendisine zarar vermez. Bize umut bağlayan mazlumların da umutlarının tükenmesine sebep olur.
“Ergenekon Davaları” neticesinde bölgemizde zayıflayan ordumuzun insan, akademisyen, komuta kademesi ve teknolojik olarak acilen güçlendirilmesi gerekir. Türkiye dışarıdan satın alacağı her silah ve sistem bizi o ülkeye bağımlı hale getirir. Ülkemizin bir yerlere bağımlı olması menfaatlimizi değil, ilişkilerimizi düzgün tutmamızı zorunlu kılar. Bizi birilerinin himmetine muhtaç hale getirir. O nedenle ülkemiz acilen kendi silah sanayini kurmalı ve ordusunu insan unsuru ile de güçlendirmelidir.
İŞ İŞLERİMİZ …
Ergenekon davalarını iç işlerimiz olarak görmekten vazgeçmeli. Üzerimizde hesapları olun, bölgemizde emelleri olan ülkelerin, güçlerin üzerimizde oynan oyunları olduğunu unutmadan; üzerimizde oynanan oyunların hangi eller tarafından ve neden yapıldığını görüp, bilerek tedbirlerimizi ona göre almalıyız.
Ne ABD nede Rusya bizim güçlü olmamızı, güçlenmemizi istemez. Birinin ağından diğerinin ağına düşmek bizim ancak cellâdımızı değiştirir. Emir veren el aynı, karar mercii aynıdır. Kimin eliyle yapılmış olursa olsun, ne maksatla yapılmış olursa olsun Ergenekon davası denilen dava beynelmilel güçlerin bölgemizde ve ülkemizde hesaplarının ürünüdür. Ergenekon Davası ile 15 Temmuz 2015 kalkışmasını bir birinden ayırmak mümkün değildir. Devrilen domino taşlarından sadece ikisidir o kadar.1970’lerin Yeniden Milli Mücadelecilerinin o günlerde haykırdığı sözlerden birisi; ”Amerika-Rusya Yahudi’ye kukla!” Evet, Amerika ve Rusya dünde böyleydi bu günde böyle!
NE HALDEYİZ?
Bu gün ülkemiz ve milletimiz içten ve dıştan kuşatılmış haldedir. Ülkemizi idare eden iktidar bu kuşatılmışlığı gördüğü halde Askerliğin 6 aya indirmeyi hangi akla hizmet yaptı anlamak mümkün değil. Askerliği indirmenin İttihat ve terakkinin balkanlardan asker terhis etmesiyle arasında bir fark var mı?
Ülke, devlet ve millet olarak başımıza gelenlerin tarih tarafından bize öğretilmesini istemiyorsak, olayları iyi görmeli, iyi tahlil etmeli ve olayların temeline inerek başımıza gelenlerin neden olduğunu ve geleceklerin neler olabileceğini bilerek tedbir almalıyız. Gündelik politikalarla ve duygusal davranarak olaylara yaklaşmayı bırakmalıyız.