Çuvaldız

Evveeet değerli okurlar, yazarınız Ahmet Çuvaldız bir ay sonra tekrar karşınızda. İyi biliyorum ki, bu sayfayı görmeseniz çok memnun olacaksınız. Amma ne yazık ki yine karşınızdayım. Duydum ki bazı okurlar ne olur bizi bu Çuvaldız’ın elinden kurtarın diye yönetime şikayetçi olmuş. Benim için hava hoş. Peşimde nice nice dergiler, gazeteler dolanıp duruyor, sakın ha bize de el atma diye.

Ne Demek Faizleri İndirmemek!

Geçen hafta sonu açtım televizyonu, acanslarda ne var ne yok şöyle bir bakayım dedim. Hani denir ya dakka bir gol bir. Bütün televizyonlar Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alındığı ve yerine de yardımcısının atandığı heberini veriyor.

Ahha haber ki ne haber! İyi, güzel de Merkez Bankası bağımsız değil mi? Demek ki değilmiş! Hem tek adam rejimi hem de bağımsızlık hiç olacak şey mi? Peki Reis’in Merkez Bankası başkanını görevden alma yetkisi var mı? Olmaz olur mu. 375 sayılı KHK’nin ek 35. Maddesi Reis’e üst kademe yöneticilerini “kurumsal hedeflere” ulaşılamaması durumunda sürelerini tamamlamadan görevden alma yetkisi veriyor.

O halde nedir Merkez Bankası’nın kurumsal hedefleri, faizleri düşürmek bunlar arasında var mı? diyerek hiç üşenmedim sizin için araştırdım. “Para politikalarının yönetimi konusunda enflasyon hedeflerine ulaşmak çok önemli bir unsurdur. Bu amacı gerçekleştirmek için Merkez Bankası, politika faizleri ve diğer para politikası araçlarını kullanarak talep ve enflasyon beklentilerini yönetir” açıklaması yer alıyor MB’nin internet sitesinde.

Bu ne demek? Ekonomist olmaya gerek yok, Türkçe bilmek yeterli. Bu, talebi ve enflasyonu dengelemek için gerektiğinde faizleri artırmak, gerektiğinde düşürmek demek. Kısaca Merkez Bankası’nın kurumsal hedefleri arasında faizleri düşürmek yok demek.

Amma Reis hiç te öyle demiyor: Kendisine ekonomi toplantılarında defalarca faizi indirmesi gerektiğini söyledik. Faiz düşerse, enflasyon da düşer dedik. Lakin, söz dinlemedi. Gerekeni yapmadı.

Faiz düşerse enflasyon da düşer mi? İşte bu konuda ben ahkam kesemem. Bu konuda ahkam kesmek için biraz da olsa ekonomist olmak gerek. Onun için sözü ekonomistlere bırakıyorum.

Bir ekonomide talep arzdan hızlı büyürse ya fiyatlar artar ya da aradaki açığı ithalatla karşılarsınız, cari açık artar, paranız değer kaybeder. Fiyatlar, yani enflasyon yükseldiğinde, vatandaş satın alma gücünü kaybetmek istemediği için parasını bankaya yatırır, en az enflasyon kadar nominal faiz, bir de harcamadan feragat ettiği için reel getiri talep eder. Yani, sizin anlayacağınız enflasyon faizi yükseltir.

Peki, şu enflasyonu kim yükseltiyor? Sakın dış güçler olmasın! Yok, yok dış güçler değil, seçimleri kazanmak için devlet kesesinden bol kese vermedik seçim rüşveti bırakmayan Reis’in ta kendisidir enflasyonu azdıran. Ne de olsa ceremesini kendi çekmiyor ki demeyeceğim, zira artan fiyatlar oyları azaltıyor, belediye başkanlıklarını kaybettiriyor, tabii Reis’i de kızdırıyor. Kızma be Reis! İktidarın süresince her makama herhangi bir ehliyet ve liyakat aramaksızın istediğini atadın, lakin başarılılar mı diye hiç mi hiç bakmadın. Şimdi enflasyonu harlayıp da düşürmedi diye Merkez Bankası Başkanını paylama…

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına atadığın “tenekelere” ancak dört yıl dayanabildim. En verimli çağımda daha yıllarca hizmet edebilecekken 49 yaşımda emekli olmak zorunda kaldım. Kim bilir benim gibi kaç kişi ya emekli oldu ya da devlete küsüp bir kıyıya çekildi. Sen önce atadıklarına bir bak, verimliler mi diye bir kontrol et de ondan sonra Merkez Bankası Başkanından hesap sor!

Ümmetin Birliği

Sağır sultandan çok sonra da olsa ben de duydum, Gül ve bazı arkadaşlarının AKP’den ayrılarak yeni bir parti kuracaklarını. Mevcut iktidardan memnun değiller mi ki yine birilerini ayartma yolunu tekrar denemeye karar verdiler ağalar diye düşünmeden edemedim…

AKP’nin kurucularından Ali Babacan partisinden istifa etmeden önce Reis’e veda etmek istemiş. Veda sırasında Erdoğan Babacan’a: “Yolunuz yolunuzdur, eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz” diye ikazda bulunmuş. Eee, etme bulma dünyası. Yıllar önce iktidar olmak uğruna sen de aynı şeyi yapmıştın ya be Reis…

Partisinden ayrılanları adeta İslâm’dan ayrılmış gibi gören Erbakan, partisinden ayırılırken acaba Erdoğan’a “Ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz şimdi bunu yapıyorsunuz. Bu şekilde bir yere gidemezsiniz” demiş midir? Orasını bilemem. Tek bildiğim var, o da her şeyi sadece ve sadece kendilerine tapulu görmeleri, İslâm’ı dahi kendilerinin temsil ettiğini söyleyerek başkalarını dışlamaları…

Milletin ve de ümmetin birliği ve dirliği için 1991’de atılan o muhteşem adımı sonlandıran kimlerdi acaba? Aykut Edibali, Türkeş ve Erbakan’ı binbir güçlükle üçlü ittifakta bir araya getirirken hedef asla iktidar nimeti değildi.

Bugün ümmetin birliğinden söz edebilmek için daha o zaman Erbakan’a yanlış yaptığını söyleyebilmeliydiniz. Ve partinizden iktidar nimetleri için değil, bu ittifakın devam etmesi ve büyümesi için istifa etmeliydiniz.

Aynı şekilde bugün kolunuza taktığınız Devlet Bahçeli de Türkeş’e, üstelik birlikte rahmet, ayrılıkta azap varken, daha ilk günden ittifaktan ne için ayrıldığını sorabilmeliydi. Lakin ikiniz de bunları yapmadı…

Doğu Türkistanlılar, Kırımlılar, Irak Türkmenleri ve diğerleri bu ümmetten değil mi? Üstelik kan bağları da var. Rusya ile kanka olurken, Çin ile ticareti geliştirirken ve zebanileri saraylarda ağırlarken bu kardeşlerimizin haklarını hiç savundunuz mu? Ne gezer, utanmadan bir de Doğu Türkistan’ı gündeme getirmek isteyen, Çin’in zulmünü durdurun diyenleri bozgunculukla suçladınız. Herkes suçlu, siz suçsuzsunuz ne de olsa…

Yorum Yapın

Navigate