Çuvaldız

Evveet değerli okurlar, yazarınız Çuvaldız bir ay sonra yine evlerinizde. Evet, evlerinizde! Dergiyi aldınız ve evinize getirdiniz. Ben de ister istemez evinize misafir oldum. Hoş geldin, buyur şöyle geç, otur demenize gerek yok. Ben şöyle şurada ayakta beklerim. Ben beklerken siz de başlayın okumaya. Boşuna mı karaladım aşağıdaki satırları…

Suyumu Bulandırma

Hükümet, şimdiye kadar hep dışarıdan yazılan hikayeleri dinledik, artık kendi hikayemizi yazma sırası geldi diyor amma yazdıkları hiçbir şey yok! Lakin masallarımızı birer birer hayata geçiriyorlar ki işte bu şahane.

Önce Deli Dumrul’u hayata geçirdiler, hatta Deli Dumrul’u solladılar bile. Geçsen de geçmesen de köprülere, otoyollara para ödüyorsun. Hepsi bu kadar mı? Olur mu, semtine bile uğramadığın şehir hastanelerinin kirasına da katkıda bulunuyorsun. Öde babam öde. Öyle öleyim de kurtulayım demek yok! Fazla değil, topu topu yirmi beş yılcık.

Şimdi hangi masalı hayata geçirecekler diye kafa yorarken bir de baktık ki “kurt ile kuzu” masalı hayata geçmiş. Hani kendinden daha aşağılarda nehirden su içen kuzuya suyumu bulandırıyorsun diyen kurdun masalını.

Demokratların Başkan adayı Joe Bidon’un dokuz ay önce söylediği “Bence Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalı muhalif liderlere desteğimizi açıkça göstermemiz lazım” şeklindeki sözünden dolayı niye karşı çıkmadınız diyerek.

Sanki bu ülkede iktidarları yıllardır adına seçim denen, seçmenlerin figüran olduğu o kumpanyalar belirlemiyor. Kendileri de sırf kara kaşları ve kara gözleri için iktidara getirildi. Amma iş muhalefete gelince Joe Bidon’un seçilmesine bağlı bir destek için yaygara koparıp duruyorlar.

Kendileri AB’nin, ABD’nin bu yöndeki tavırlarına karşı nasıl tepki verdiler, şöyle geçmişe dönüp bir bakıyorlar mı? Mesela Donald amcanızın o melun mektubuna karşı ne yaptınız? Sesiniz çıktı mı? Yeri ve göğü inlettiniz mi? Ne gezer. Götürüp kendisine bir güzel takdim ettiniz.

Muhalefet kıyasıya eleştirilirken AKP tarafından Trump’ın bir güzellemesi düştü ajanslara. Donald Trump, “Dünya liderleri beni arayıp Erdoğan’ın hakkından gelmemi istediler” dedi ve ekledi, diğer liderlerin Erdoğan için kendisine “sadece senin sözünü dinler” dediklerini belirtti.

Sözü dinlenilen emperyalizmin jandarması ABD başkanı, sözünü dinleyen de ne yazık ki bu ülkenin cumhurbaşkanı. Türkiye ABD’nin 51. eyaleti oldu da haberimiz mi yok! Ya da Erdoğan bir Amerikan valisi mi? Değilse bu sözler, yaşananlar ne?

Erdoğan, AKP’nin her gün şakıyan bülbülleri ya da herkese laf yetiştiren sözcüleri “Sen kendini ne zannediyorsun Trump Efendi, sözünü tart ta öyle söyle, ayağını da denk al” dediler mi? Ne mümkün. Bir taraftan ele talkın verip kendileri salkımı çöpü ile yutarken bir taraftan da ABD’de haddini bilmez bir adayın sözlerine tepki vermemekle suçladıkları muhalefetin tavrı üzerinden güya demokrasimiz bağımsız ayakları. Güzel bir ayak, lakin kokuyor!

Mavi Vatan

Efendim yeşil vatanda bütün işleri yoluna koyan hükümetimiz şimdi de mavi vatana, yani ülkemizi çeviren denizlere el atıverdi. Buralardaki işleri de yoluna koydular mı, ekonomiden sonra bütün ülke olarak topyekûn uçuşa geçeceğiz, hazır olun.

Hükümetin, sadece karada değil, havada ve dahi denizde ülkemizin hak ve menfaatlerini koruması görevi. Bu amaçla atılan ve atılacak olan her adımı herkes destekler. Tabii ki sözde değil, özde olması, Suriye’de ikinci bir Kürt devletinin kuruluşuyla sonuçlanan politikalarındaki yanlışlıkların şimdi mavi vatanda tekrarlanmaması şartıyla.

Peki, hükümetin Doğu Akdeniz’de attığı adımlar hak ve menfaatlerimizi koruyor mu? Mavi vatan sadece Doğu Akdeniz mi? Ege Denizi mavi vatan değil mi? Yunanistan tarafından işgal edilen adalar kara olduğu için mi mavi deniz kabul edilmiyor?

Sorular çok, lakin cevaplar maalesef olumsuz. Uzmanlar uyarıyor: Libya ile imzalanan münhasır ekonomik bölge anlaşması ile seksenbin kilometre karelik bir alan ve bu alandaki adalarımız Rumlara bırakıldı diye haykırıyor.

Lakin bunları sağır sultandan başka duyan yok! Amma bol demeç, ziyadesiyle hamaset ve hemen herkese esip gürleme var. Peki ya sonuç? Reis’in Suriye’yi kurtardım, şimdi sıra Libya’da diyerek çıktığı yolda attığı yanlış adımlarla mavi vatanda da menfaatlerimizin korunamaması…

Akdeniz’de ne gerekirse yaparız, bedelini öderiz, hadlerini bildiririz hamasetiyle yürütülen mavi vatan politikası, Rum-Yunan ikilisinin Türkiye’ye karşı açtığı cepheye AB de katılınca Rumlar hariç, herkesle ön şartsız masaya otururuz, ön koşulsuz diyaloğa hazırıza dönüverdi.

Diyalogla neyi çözeceksiniz? İşgal edilen adaları geri almayı mı? Silahlandırılan Ege adalarındaki palikaryaları geri göndermeyi mi? İnşallah bütün bunlar olur, menfaatlerimiz korunur diyeceğim amma ustanın adı hıdır olunca elinden gelenin ne olacağını artık sizde tahmin edersiniz…

Yorum Yapın

Navigate