ÇUVALDIZ

 


Evveet değerli okurlar, yazarınız Çuvaldız bir ay sonra yine sizlerle. Eee, günler öyle çabuk geçiyor ki bir de bakıyorsunuz koskoca bir ayı daha geride bırakmışız ve tekrar karşınıza çıkmışız. Ülkemizde yaşananlar hiç de iç açıcı cinsten olmadığından ne yazık ki hep karabasan türü haberlerle. Gönül ister ki hep iyi şeyler için karalayayım satırlarımı. Gel gör ki bu ülkede bu pek de mümkün değil.

Karabağ Kurtuldu Mu?

Sayın Çuvaldız, ateş kesildi, Ermenistan anlaşma imzalamayı, Karabağ’dan çekilmeyi kabul etti. Sen tutmuş “Karabağ kurtuldu mu?” diye soruyorsun. Hadi Dünyadan haberin yok, bari yani başımızdan, Kafkaslardan haberin olsun diyorsunuz değil mi? 

Görünene bakıp haklısınız demek isterdim ama gelişmeler dikkate alındığında pek öyle olduğunu söylemek mümkün değil. Evet, tekrar bozulmazsa ateş kesildi, Ermenistan Karabağ’da yıllardır işgal ettiği bazı illeri boşaltacak. Ve yıllar sonra Karabağ kısmen ait olduğu ülkenin sınırlarına dahil olacak. 

Gerçekleşirse bu işin iyi tarafı. Bir de iyi olmayan tarafı var ki Azerbaycan ve Ermenistan askerleri bulundukları cephe hatlarında kalacaklar ve Rus askerleri ara bölgelere konuşlandırılacak. Şimdilik 5 yıl süreyle ara bölgelerde görev yapacak.

Çok değil, daha düne kadar savaş Azerbaycan topraklarında cereyan ediyor, Rusya niye müdahil olsun diyen Putin, saman altından suyunu yürütüp askerlerini can Azerbaycan topraklarına sokmayı başardı. İşte asıl mesele bu.

Peki Ermenistan attığı imzaya sadık kalıp işgal ettiği Karabağ’ı kısmen de olsa boşaltacak mı? Ben hiç zannetmiyorum. Bir tarafta kahpe Ermenistan, bir tarafta da bize dost olmayan Rusya varken bu korkarım ki boş bir hayal olarak kalacak…

Hadi diyelim ki bu sefer Ermenistan verdiği sözü tuttu, işgal ettiği illeri belirtilen tarihlerde boşalttı. Azerbaycan askerleri buralara girebilecek ve girse bile Rus askerleri varken Karabağ’ın her tarafına egemen olabilecek mi? 

Anlaşmada öyle bir hüküm yer alıyor ki Ruslar sadece tarafların bir itirazı olmazsa Karabağ’dan çekilecek. Şurası muhakkak ki Azerbaycan itiraz etmese dahi Ermenistan hep itiraz edecek ve Rus askerleri Karabağ’da belki de hep kalacak. Rus’un girdiği yerden çıktığı hiç görülmüş mü? Ne yazık ki hayır! Bu durum, Dağlık Karabağ’ın bu defa da Rus işgaliyle karşı karşıya kalması demektir.

Değerli okurlar yukarıdaki haritaya iyice bakın. Ne görüyorsunuz? Azerbaycan’ın ortasında küçük bir Ermenistan değil mi?

Tarihi Bir Zaferin Sonucu Bu Mu Olmalıydı?

Evet, Azeri Ordusu Ermeni Ordusunu tamamen yok etmek, istisnasız bütün Karabağ topraklarını kurtarmak üzereydi ki Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşın durdurulduğunu ilan eden bir Barış Anlaşmasının imzalandığı duyuruldu.

İmza sonrası Aliyev ağzı kulaklarına varmış bir şekilde Ermenileri it gibi sürmekten bahsetmeye, Azeri kardeşlerimiz de bayram etmeye başladılar. Ülkemizde ise yetkili ve yetkisiz herkes Azerileri, kutlayıp bütün Dünyaya Türk’ün gücünü bir daha gösterdikleri için tebrik mesajları yayınladılar. 

Evet, Ermenistan, başlattığı kirli savaşta pes etti, lakin Azerbaycan’ın zafer yürüyüşü de bu sayede durduruldu. Zira Karabağ’ın önemli kentlerinden Hocalı ve Hocavend ile Hankendi maalesef Rusya tarafından Ermenistan’a bırakılan bölgede kaldı. 

Anlaşma ile Karabağ’da barışı Rus barış gücü(!) denetleyecek. Karabağ’a yerleşecek Rus askerleri tampon bölgelerde, özellikle de Laçin üzerinden Ermenistan’a, İran sınırında ise Azerbaycan’dan Nahçıvan’a açılacak koridorlarda görev yapacak.

Karabağ’da görev yapacak Barış Gücünde her ne olacağı kadar iddia edilse de Türk askeri maalesef olmayacak. Türkiye sadece ateşkesin kontrolü için oluşturulacak olan merkezde yer alacak. Kaldı ki olsa bile ne değişecek. 

Daha önce Suriye’de işin içine giren Rusya şimdi de Karabağ’ da işin içine girdi ve oyununu hayata geçirdi, Azerbaycan’ın ortasında yeni bir çıbanbaşı oluşturarak. Bize de ateşkesi nasıl gözetleriz diye Rusya ile pazarlık yapmak kaldı.

Biz nasıl tek millet iki devletiz ki Karabağ ile ilgili soruna Rusya müdahale ediyor ve kendince çözüm getiriyor? Evet, Karabağ meselesine sadece bizim müdahil olmamız ve çözümünü de sadece bizim bulmamız gerekirken böyle kıyıda kalmamız nasıl açıklanacak? Aliyev imzayı Türkiye’ye danışarak mı yoksa danışmadan mı attı? Bu soruların cevabı evet de olsa hayır da olsa maalesef çok vahim.  

Öncelikle Karabağ’da bu noktaya nasıl gelindi bir bakmak gerek. Anlaşmanın duyurulmasından kısa bir süre önce Azerbaycan tarafından Karabağ’da bir Rus helikopteri düşürüldü. Aliyev Rusya’dan özür diledi ve ölen askerlerin yakınlarına tazminat ödeyebileceklerini belirtti. Ne gariptir ki bu arada Rusya’dan hiçbir ses çıkmadı. Sanki Rusya bunu sorun yapmamış gibiydi. 

Ne zaman ki anlaşma duyurulup malum harita ortaya çıkınca Rusya’nın tazminatını ziyadesiyle aldığı ortaya çıktı: Sen alacağını aldın, Ermenileri bazı bölgelerden çekerek sana biraz daha toprak vereyim, ancak Hocalı, Hocavend ve Hankendi de onlarda kalsın. Nahçıvan’a da bir koridor aç, bu da benim armağanım olsun diyerek.  

Şimdi yukarıdaki sorularıma dönebiliriz. Aliyev imzayı Türkiye’ye danışarak attıysa böylesine bir vahim anlaşmaya nasıl izin verilir ve Rusya’ya sen kim oluyorsun denmez. Yok, danışmadan attıysa o zaman ülkemize gelen Rus heyetiyle görüşmek de ne ola? Harita her şeyi ortaya koyarken sen neyi görüşecek, hangi ateşkesi gözetleyeceksin? 

Dağlık Karabağ’daki bu gelişme, ülke ve Dünya gerçeklerinden oldukça uzak, ayıdan post, Rus’tan dost olmayacağını bilmeyenlerin Türk Dünyası ve ülkemizin yararlarını korumadaki gafletlerine ve delaletlerine eklenen yeni bir halka olarak tarihin tozlu sayfaları arasında yerini alacak maalesef. 

Ne yazık ki sahada kazanılan zafer masada heder edildi. Ama biz dövüneceğimize övünüyoruz. Eyy Aliyev, “Ne oldu Paşinyan?” diye sevineceğine, ben ne yaptım diye dövün. Zira dün övünmek günüydü, bugünü dövünmek günü yaptınız hep birlikte… 

Şahlanan Ekonomi Mi Bakanı Sırtından Attı?

Ekonomimiz iyice şahlanmış, her şey tam güllük gülistanlık hale gelmişken ülke hazinesi kendisine emanet edilen damadın istifa ettiği yönünde bir haber duyulur Ankara’da. Ancak ortada yazılı bir istifa mektubu yoktur. Adına sosyal medya denilen mecraların birinde görülen ve ortada görülmesiyle yok olması bir olan bir açıklama vardır sadece.

Bir gün süreyle ne saraydan ne de sarayın basın ve yayın organlarından hiçbir ses çıkmaz. Damat da ortalıkta görünmediğinden hiç kimse istifa edip etmediğini bilmez.

Bilinen bir şey vardır. O da damadın sırra kadem basmadan önce “Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstersek doları düşürürüz. Faizi yükseltirseniz dolar düşer. Ancak bu defa da üretim aksar.” yollu beyanatıdır.

Aradan bir gün geçtikten sonra Mevlâna Bulvarı üzerinde yeni yapılan devasa binasındaki İletişim Başkanlığı’ndan, damadın, sarayın affı şahanesine mazhar olduğu bildirilir. Zira damat istifa etmemiş sadece sağlık nedeniyle görevden affını istemiştir ve kayınpederi de acımış ve onu affetmiştir. 

Lakin daha yeni bakan göreve başlamadan döviz, altın ve borsa hep birlikte düşmeye başlamaz mı? Hem de ne düşüş. Tutabilene aşk olsun. Yahu sizin gareziniz biricik damada mıydı? Niye hep birlikte rekor kırma yarışına girip önce yükselip sonra da düşerek damadı bu duruma düşürdünüz. Damadın göreve devam edeceğini ve devranın da hep böyle döneceğini zannettiniz değil mi? 

Belki de devran öyle dönecekti. Ne hikmetse turp gibi damadın aniden hastalanacağı tuttu. Olabilir, bakanlar hastalanmaz diye bir şey yok. Onlar da hastalanır. İşin iyi yanı hasta garantili hastanelere bir tane de olsa hasta çıktığı için hazineden ödeme külfeti ortadan kalkmış oldu. Çok değil, bir iki güne iyi ederler hastayı. 

Sahi size ne oldu da birdenbire böyle baş aşağı yuvarlanmaya başladınız? Hani sizi dış güçler hep tepede tutuyordu. Yoksa dış güçler sizi terk etti mi? Bu maval. Bizim kerameti kendinden menkul devletlûlarımız varken dış güçlere ne hacet. Adeta mirasyedi gibi devlet yönetir, lakin sorunlar sökün edince de işi dış güçlere bağlarız, olur biter.

Damat olayında da görüldü ki sorun öyle iddia edildiği gibi dış güçler değil. Sorunun asıl kaynağı ehliyet ve liyakatten yoksunluk. Makamları eşinize dostunuza dağıtır, parti içi dengeleri gözeteceğim diye birini alır diğerini atarsanız ekonomi değil lakin dövizler uçar, onlar da damadı uçuruverir. 

Son günlerde döviz, altın ve borsadaki değişimi Merkez Bankası Başkanı ile Maliye Bakanının değişmesine bağlayan Reis, ekonomi yönetimini değiştirdik, sonbahar yerine ilkbaharı yaşamaya başladık demez mi. Daha kış gelmeden buz tuttum.

ABD’de Deprem: Trump Kuleleri Yerle Bir

İzmir’deki deprem ile sarsıldığımız günlerde bir nevi deprem de Amerika’da oldu ve Trump yıkılan kulelerinin altında kaldı. Ülkesini dört yıl yöneten deli dolu Trump, bir dört yıl daha esip gürlemeyi beklerken Biden’in gerisinde kaldı. Dört yılda filin züccaciye dükkanında verdiği zarar eşeğe yaradı ve Amerika’da seçimleri demokratlar kazandı.

Seçim sonuçları belli olunca Erdoğan Joe Biden’i tebrik ederek mesajında önümüzdeki dönemde de ABD ile yakın çalışma hususundaki kararlılığını tekrarladı ve şunları söyledi.

“Ülkelerimiz arasındaki işbirliği ve müttefiklik bağının bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de dünya barışına hayati katkılar sunmaya devam edeceğine inanıyorum.”

Muhalefeti, Biden’in muhalefet hakkındaki sözleri için “Niye karşı çıkmıyorsunuz?”, diye adeta paylayan Erdoğan, dünya barışına(!) katkılar sunmak için Joe Biden ile yakın çalışmayı düşünüyor. İslam ülkeleri Sam yeliyle birer birer kavrulurken hangi Dünya barışı için birlikte çalışacaksınız, söyleyin de bilelim…

Yorum Yapın

Navigate