Çuvaldız

Evveeet değerli okurlar, yazarınız Ahmet Çuvaldız bir ay sonra tekrar karşınızda. Ne çabuk geçti bir ay da yine karşımıza çıktı bu adam demeyin. Sıkın dişinizi, öyle bir yazı yazdım ki buyurun oturun bi zahmet okuyun…

Güvenli Bölge Mi? Elma Şekeri Mi?

Gençliğimizde TRT’de Taner Şener’den dinlerdik Beni bekliyorsan, uyumamışsan/Bir gece ansızın gelebilirim şarkısını. Sözlerini biraz değiştirmiş de olsa şimdi de as solist Reis’ten dinliyoruz: Bir Gece Ansızın Girebilirim…

Nereye mi? Tabii ki Irak’a ve tabii ki Suriye’ye. Niye? Niyesi var mı saygıdeğer okurlar, kuzeyleri birer terör yuvası oldu da ondan. İyi de bütün bunlar olurken Reis nerelerdeydi? Nerede olacak, hem bu devletin hem de o meşum projenin en önemli koltuklarındaydı…

Yahu Çuvaldız, koltukların birini anladık da diğeri ne ola mı diyorsunuz? Ne olacak, tabii ki BOP eş başkanlığı! Bakma sen bunlara, kıskananların bizim Reis’e attıkları çamur bunlar, hem yalanlandı, haberin yok mu?

Vallahi ben de Reis’in yalancısıyım. Bizatihi kendileri 4 Mart 2006’da Bayrampaşa ilçe kongrelerinde yaptığı konuşmalarında “Türkiye’nin Orta Doğu’da bir görevi var! Biz, Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz” demişlerdi. İlahi Çuvaldız, Nasreddin Hoca varken insan hiç karakaçana inanır mı?

Evveeet, büyük devlet adamlığı sayesinde önce Irak’ı, sonra da Suriye’yi darmadağın ettirip, her iki ülkenin de kuzeyini terör koridoru haline getiren Erdoğan şimdi buraları temizleme gayretinde. Kanalların biraz sonrası gibi ağızlarda aynı nakarat: Bir gece ansızın girebiliriz.

TV ve gazetelerde “Sınırda büyük hareketlilik. Bütün hazırlıklar tamam. Reis’ten emir bekleniyor” haberleri ile adeta mehter kösüne vururken asıl haber Külliye’den gelir ve Reis, “Fırat’ın doğusu konusunda Amerikanya ile birlikte adım atılacağı” müjdesini verir…

Atılacak adım, Fırat’ın doğusunun temizlenmesi değil, “güvenli bölge” tesis edilmesidir. Anlaşılan bir müddet, belki de hiçbir zaman, Fırat’ın doğusuna bir gece ansızın giremeyeceğimizdir. Zira ağzımıza sürülen bir parmak balı büyük bir başarı gibi ballandırmaktan terörün başı ABD’den yediğimiz kazığı göremeyecek durumdayız…

ABD’nin PYD/YPG ile ilişkisini kesmesi, verdiği bütün silah, mühimmat ve askeri teçhizatı toplaması ve PKK uzantısı terör örgütü PYD/YPG’yi dışlaması temel amaç olmalıyken, aşağıdaki açıklamayla ne olacağı belirsiz bir güvenli bölgeye razı edildik:

“Türkiye’nin güvenlik endişelerinin giderilmesi için alınacak tedbirleri hızla uygulaması, güvenli bölge tesisinin birlikte koordine edilmesi ve yönetilmesi için Türkiye’de ortak operasyon merkezinin mümkün olan en kısa sürede kurulması, güvenli bölgenin bir barış koridoru olması ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönebilmeleri için her çabanın gösterilmesi”

Değme strateji kuruluşları ve Ortadoğu uzmanları ve dahi bilumum iktidar yandaşları, hemen hemen bütün kanallarda Amerikanyayı yola getirdiğimizden, Trump’ı istediğimize razı ettiğimizden dem vuran yaygaralarla yeri göğü inletip durdular günler boyu. İyi ki başımızda Reis, arkasında Bahçeli ve onların arkasında da hiçbir şeyden haberi olmayan bu millet vardı. Reis bir sevindi, Bahçeli bin sevindi, millet sevincinden deli divane oldu.

Nasıl sevinmesin ki, Suriye sınırında bir güvenli bölge oluşturulacak ve de güvenlik sağlanacak! Buyurun size kıpkırmızı bir elma şekeri. Şekerini iştahla yalayıp da çürük elmaya ulaştığımızda yüzümüzün hali ne ola?

Ağustos’ta Zaferlere Zaferler Eklemek

Biliyorsunuz, Ağustos ayı zaferler ayı. Türk tarihinde önemli yerleri olan Malazgirt Zaferi, Mercidabık Seferi, 30 Ağustos Zaferi ve son olarak Kıbrıs Barış Harekâtı ağustos ayında kazanılan zaferlerden bazıları…

Malazgirt, Anadolu’nun kapılarının bizlere açılışına, 30 Ağustos, şanlı ordumuzun düşmanı kesin yenilgiye uğratıp vatanımızın kurtuluşuna, Kıbrıs Barış Harekâtı da Kıbrıslı kardeşlerimizin kurtuluşuna vesile olduğu savaşlar…

Atalarımızın yaptıkları bizler için birer gurur kaynağı. Lakin bizim de bir şeyler yapıp onlara layık olduğumuzu göstermemiz gerekirken sadece geçmişle öğünmek gibi kötü bir huyumuz var.

Derken ülkemiz sınırları boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoruna ilk vurulan darbe olan Fırat Kalkanı Harekâtı’nın 1 Ağustos’ta başladığını belirten “inşallah bu Ağustos’ta da zaferler halkasına bir yenisini daha ekleyeceğiz” diyen Reis adeta su serpti kor gibi yanan yüreklerimize.

Artık bizim de gurur duyacağımız, öğüneceğimiz yeni zaferlerimiz olacak. Doğusu ve batısıyla Fırat Zaferleri! Reis’in bu muştusunu “Ülkemizin güneyinde herhangi bir şekilde terör koridoru oluşmasına izin yok” diyerek Milli Savunma Bakanı Akar da teyit etti.

Değerli okurlar, Irak ve dahi Suriye sınırımız bir terör koridoru olmuş, bakanı terör koridoruna izin yok diyor. Hem de Fırat Kalkanı Harekâtı ile sadece çok az bir kısmı teröristlerden temizlemiş, Irak’a hava harekâtı da devam ederken…

Amerikanya öncü olup Irak ve Suriye’yi hallaç pamuğu gibi attırarak tarumar edilmesine, masum insanların kanına girilmesine, milyonların yerinden yurdundan edilmesine ve İran sınırından Akdeniz kıyılarına kadar bütün güney sınırımızın terör yuvası haline gelmesine vesile olacak arkasından da böyle konuşacaksınız.

Yok edeceğiz dediğiniz teröristler, Amerika ve Batı’nın Büyük İsrail hedefine giden meşum yolda maşa olarak kullandığı hain terör örgütü mensuplarından başkaları değil. Sivrisinekleri öldürerek asla ve kata bir bataklığı kurutamazsınız.

Beyler, zaferler bazen savaş meydanlarında, bazen de masada kazanılır. İşte bu zafer de masada kazanılması gereken zaferdir, hem de Washington ve de Brüksel’de masaya vuracağımız sert bir yumrukla kazanacağımız. Bu iş “Ey Amerika, ey Trump sen bunları görmedin mi? Ondan sonra dünyanın en güçlü devleti benim diyorsun. Senin her yerin güçlü olsa ne olacak” demekle olmaz…

Yorum Yapın

Navigate