Dünyanın en karmaşık siyasetinin yürütüldüğü, kimin eli kimin cebinde olduğu bilinmeyen bölgesi Ortadoğu. Tarihi ve günümüz açısından da bakıldığında değişmeyen din-siyaset ve jeopolitik önemi gün geçtikçe artan bölge.
Büyük güçlerin ne yaptığını ve niçin niye yapacağının bilinmediği ama petrol ile doğalgaz yanında İsrail’in güvenliğinin ön planda olduğu karmaşık bölge. Öyle karmaşık ki sormayın. İran- Suudi Arabistan çekişmesi, Suudi- Yemen savaşı, Suriye’deki durum ile PKK-PYD-SDG ile Türkiye arasındaki olaylarda başat rol oynayan ülkeler ABD-Rusya ve İsrail.
Haziran ayında İran, ABD’nin insansız hava aracını kendi hava sahasını ihlal gerekçesi ile düşürmesi sonrasında ABD Başkanı Trump’un tehditleri ile ABD jetlerinin İran’daki hedeflere yöneldikleri açıklandı ise de saldırı son on dakikada iptal edildi. İşin tuhaf yanı saldırıyı gerçekleştirecek uçakların Katar’daki Al Udeid hava üssünü kullanacak, İran ile Katar dünyadaki en büyük doğal gaz üssünü paylaşıyorlar. Ekonomik ve enerji yönünden bakıldığında son derece karmaşık bir durum.
ABD hava kuvvetlerinin kullandığı F-22 hayalet uçaklarının üssü bir düşman ülke topraklarında (Katar). ABD Dışişleri ile Pentagon dünya insanlarını aptal ya da bunu yapamayacaklarını gayet iyi biliyorlar galiba.
Katar’a baktığımızda artık Suudilerin etkisi yok. İran ile ittifak içinde. İş insanları, güvenlik personelinin Rus ve Çinlilerden oluştuğu ülke. Katar son dönemde İran ve Türkiye ile sıkı müttefik. Bu duruma bakıldığında ABD Başkanının İran’a savaş açması olanaksız gibi.
İran’a baktığınızda değişik yetenekleri var. 90 milyonluk bir ülke. İran, Rusya ile müttefik (müdafaa eder mi?) Türkiye’ye verdiği S-400‘leri İran’a vermeyi planlıyor. ABD,2003-2005 yılları arasındaki fırsatı kaçırdı. İran’ın şu an füze olanakları ve karasal gücü var.
İran yönünden bölgeye bakıldığından NATO üyesi Türkiye ile ilişkileri iyi. Türkiye’nin İran’a yapılacak bir savaşta Türk topraklarını kullandırmayacağını kesin. Irak’ta da durum aynı. İran çevresine baktığımızda Pakistan düne kadar ABD’nin sıkı müttefiki idi; ama şimdi değil. ABD, İran’a yönelik yönelik bir savaşta bel bağlayamayacak. İran’ın kuzeyinde bulunan NATO ile anlaşmaları yanında ABD ile ikili anlaşmaları olan Azerbaycan ise geçtiğimiz Aralık ayında İran’la askeri işbirliği anlaşması yaptı. Demek ki ABD, Azerbaycan’a da bel bağlayamaz. Afganistan tarafından da açması olası değil Tek yön kalıyor. Körfez ülkeleri. İran ile ilişkilerini normalleştirme lehine hareket eden Kuveyt ve Umman ise çalkantıda.
Körfez işbirliği konseyi de ayrışmalar karşısında ortak bir karar alamıyor. Aslında bir ABD projesi olmasına rağmen. Bir önemli konuda ABD’nin kurmaya çalıştığı “Arap NATO’su” o da gerçekleşmedi. Bu proje ile ABD, Ürdün ve Mısır’ı da Körfez işbirliğin de birleştirme planı idi. Mısır projeden çıkmaya karar verdi.
2017 yılında Arap NATO’su körfez İşbirliği Konseyi’nin de parçalanmasını da getirdi. Aslında Arap NATO’su sekiz ülkeden oluşacak yetki alanı İran ve İran’ın Ortadoğu’daki etkisiyle mücadele etmek…
İsrail cephesinden baktığınızda işler yine karmakarışık. ABD ve İsrail arasında ilişkiler yerini korusa da İsrail- Türkiye- ABD arasında üçlü ittifak iki ayrı anlaşmaya dayanıyor. Türkiye ile İsrail arasında istihbarat paylaşımı vardı. İran’a yönelik bir savaşta İsrail, ABD yanında dolayısıyla NATO’da yanında. İşin tuhaf yanı İsrail ile Rusya arasında resmi olmayan bir ittifak söz konusu. Bu da nereden çıktı demeyiniz. ABD, İsrail ve Rusya’nın ulusal güvenlik danışmanları Kudüs’te bir araya geldiler. Dostane konuşmalar yaptılar. Bizce İsrail ile Rusya arasında kâğıda dökülmemiş dostane ilişkiler çok önemli.
2005’li yılları anımsayınız. ABD Başkan yardımcısı Dick Chaney’in Ortadoğu gezisinde üstü kapalı olarak İsrail’i İran’a karşı kışkırttığını görürsünüz. İsrail seçili İran hedeflerini vuracak, ardından ABD biz istemedik ama İsrail yaptı diyeceklerdi. O günden bu yana İsrail herhangi bir koşul altında da olsa İran’a karşı bir eyleme girişeceğine dair ibareler yok.
Ortadoğu’nun en karmaşık meselesi olan Filistin sorununda da hiçbir ilerleme yok. Çünkü İsrail ile Suudi Arabistan’ı ABD ittifak anlaşmasıyla birbirlerine saldırmayacaklarını garantiledi. İran’da İsrail’e her ne olursa olsun saldırmayacaktır. Olası bir saldırıda ABD, İran’ın Basra Körfezi’ndeki tesislerine saldıracak bu da İran için iyi neticeler doğurmaz.
Gelelim Türkiye’ye NATO üyesi olmasına rağmen Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alıyor. Bunun üzerine ABD’nin Türkiye’ye bazı yaptırımları var. F-35 savaş uçakları, askeri-endüstriyel satışlar… ABD’nin Türkiye’ye “NATO’dan çık” diyemez. Lakin fiiliyatta Türkiye NATO’nun dışında kalabilir.
Türkiye, Soğuk Savaş’ın başından beri ABD’nin müttefiki ancak 2016 yılı, bence yeni ittifakların başlangıcı oldu. 2016 yılı temmuz ayına kadar ABD’nin gemilerinin Karadeniz’e girişi kolaylaştıran adımlar atıyordu. Darbenin arkasında ABD’nin parmağı düşüncesiyle ilişkileri kısıtlamaya başladı. Şimdi biraz gerilere gidelim ve ABD, Ortadoğu’da sınırların yeniden tanımlanmasını öngördü ve buna “Yeni Ortadoğu” adını verdi. Yarbay Ralph Peters tarafından hazırlanıp Armed Forces Journal’da yer alan harita 2006 yılında Ulusal Savaş Akademi’si ne de sunuldu. Haritada Türkiye ikiye bölünüyor ve suni, terör devletçikleri, Irak, Türkiye ve İran’dan ayrılan parçalardan oluşuyordu. Bu proje ile ABD’nin nihai hedefi Büyük İsrail’in alt yapısını oluşturmak için Ortadoğu’yu Balkanlaştırmaktı.
Türkiye’nin ABD’ye öfkesi, Türkiye’yi bölmek istediğine dair düşüncesidir. (AB’de İstiyor ama siyasilerimiz nedense es geçiyor anlamış değiliz.) Bunun yanında Suriye konusunda ABD ile ortak politika yürütmesi son dönemde ne yazık ki Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmeye başladı. Çünkü ABD Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD ve SDG gibi terörist gruplarına bize vermediği silahları vermekle kalmıyor onları eğitiyor. Bölgede Büyük İsrail’in alt yapısını inşa etmeye çalışıyor. Bu duruma Rusya görmezden gelerek destek veriyor. Erdoğan’ın projesi Büyük Osmanlı’yı kurmak ve Türkiye’nin nüfuzunu Türkiye sınırlarının ötesine taşımaktı.
Ortadoğu’da ne yazık ki Amerikan silahları Müslüman kanı dökmeye devam ediyor. Öncelikle Suudi Arabistan milyarlarca dolara alıp Yemenli Müslümanları katlediyor. İslam dünyası buna ses yükseltemiyor. Ülkemiz ürünlerine neredeyse ambargo uygulayan Suudi devletine karşı bizim devletimizin de adım atması gerekmektedir. Bunlardan biri de Hac farizası bir yana umre için yüz binlerin üstünde insanımız gidiyor kutsal topraklara. Peygamberimiz devrinde bile vazgeçilmişti. Ülkem idarecileri elektrik yerine birden fazla umreye gidenlere vergi getirse ne olur. Bu günlerde İslam devletleri en azından umre ziyaretleri kısıtlayarak Suudilerin daha fazla Amerikan silahlarını almasını engellemeleri lazım.
Sonuç olarak söyleyelim ki büyük güçlerle ortak hareket etmek bazen istenmeyen sonuçlar doğuruyor. Ülkenin dış politikasını yönetenler bedeli Türk milletine ödetme hakları yoktur.