DEMOĞRAFİK YAPIMIZ DEĞİŞTİRİLMEK Mİ İSTENİYOR?

Ülkemiz üzerine yıllardan beri değişik planların uygulandığı ama bir türlü hedeflerine ulaşamayan Batılılar 1950’li yılların başında değişik bir planı ortaya koymuşlar. Ülkemin Doğu Anadolu bölgesini NATO’ya girdiğimiz andan başlattıklarını şimdilerde daha iyi anlaşılıyor.

Ülkem NATO’ya girince Doğu bölgemizin SSCB’in ilk saldırısında tampon bölge olarak kabul ettirilerek doğru dürüst bir yatırım yapılmadığı için insanlarımız batı illerimiz çalışma yanında göç etmeye başlamışlardır. Önce Ermeni Asala daha sonra (1984) çıkan PKK ile yapmakta oldukları hayvancılık ve tarımdan vazgeçme noktasına gelmişlerdir. Bölge PKK terörünün yarattığı hepimizin bildiği katliamlardan sonra büyük oranda boşalmıştır.

2011 yılında başlayan Suriye olayında hükümetimizin uygulamaya koyduğu açık kapı politikası sonucunda değişik ifadelerle 4 ila 5 milyon Suriyeli ülkeme gelmiştir. Gelenler arasında 800 bin Ermeni var( söylenti) olabilir.

Ermeniler, biz Türkler için sıradan bir halk değildir. İşgal ettikleri Azerbaycan toprakları gerçeği( Hocalı Katliamı)  bir yana, emperyalizm bunları kullanarak iki kesimden insanları kanlı  konuma, sadece ocakları yıkıp insanların ölümüne sebep olmamıştır. İnsanların Anadolu’daki ortak yaşam kültürüne de zarar vermiştir.

Emperyalistler itilafın merkezine dini yerleştirdiler. Artık ayrışma İslâm- Hıristiyan şeklinde gelişti. Tahrikçi güçler çekip gittiler; ama olan Anadolu’da yaşayan insanlara ve onların ortak ürettikleri kültürlere oldu. Giderken de namusa sataşmalar bir yana bin türlü felaketin önünü de açtılar.

Ülkemizin açık kapı politikasının bir sonucu olarak Afrika, Afganistan, Pakistan ve Afrika’dan gelen insanlar ile toplam sayı 6 milyonu geçiyor. Bunlara her türlü misafirlik gösterilirken neden onların kültürlerinden yararlanılmaz? Hele son dönemde “ dindaşlarımız” denildi. Devlet yetkilileri “Muhacir-Ensar” benzetmesi yaptı. Osmanlı hinterlandında yaşayan soydaşlarımız oldukları dile getirildi. Çanakkale ve İstiklâl Savaşı’mızın bunlarla beraber yapıldığı dahi gündeme getirildi.

Biraz hafızamızı zorlayarak gerilere doğru gidelim. 7 defa gidip 8 defa gelen Başbakan ve sonra Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, Ermeni konusu kendine sorulduğunda “ Türkiye Cumhuriyeti’nin sırtından bir Ermenistan ve bir de Kürdistan çıkarmak istiyorlar” derken. Anavatan partisinin iktidarı döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı Van Gölü kıyısında 1000 konutluk emekli Amerikalı Ermeniler için yapılacak villalara sıcak bakmıştı; ama proje tepkiler mi bilinmez gerçekleşmedi.

Sığınmacılar içinde farklı inanç grupları varken, Ermeniler veya Suriyeliler üzerinde durma amacımız yok ama iş ülkemizin demografik yapısını etkiliyorsa durum farklılık arz ediyor demektir. A. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde yapılan anlaşmada Ermenistan’a tanınacak haklar konusunda taahhütte bulunulduğu göz önüne alınırsa; bütün bunlar ülkemin geleceğini etkileyecek diye düşünmeden edemiyoruz.

Türkiye’deki Ermeniler, Lozan Antlaşması ile Türk vatandaşlığı kazanmışlardır. Bir de Ermeni olduklarını saklayıp ülkemin değişik yerlerine dağılmış Ermeniler.(sayıları bilinmiyor) yanında Sayın Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde açıkladığı 100 bin geçici işçi olarak kabulleri yapılan Ermenileri de eklediğimiz de durum değişiyor. Bütün bunlardan sonra İnsanın aklına AB’nin dayatmalarında geçen eyaletleşmeler geliveriyor. Nasıl gelmesin. 12 Eylül 1980 darbesinin lideri Kenan Evren’in yanılmıyorsam Almanya gezisinde Bavyera eyaletindeki bayrakları görünce bizde de yerel yönetimlerin bayrakları olsa ne olur derken uygulayamadıklarını da eklemeyi ihmal etmemiştir.(Eyaletleşmek) Turgut Özal’da Cumhurbaşkanlığı döneminde Kürtlerde kendilerini yönetme konumuna gelmişlerdir diyerek eyaletleşmekten konu açmıştır.

Ülkemize gelen Suriyeliler konusunda araştırmalarda bulunan Prof. Dr. Ümit Özdağ   yerleştirmeler  nüfus oranlarının ve yerleşim bölgelerinin bilinçli seçildiğini, ülkenin demografik yapısını bozacak, gelecekte milli beka sorunu yaratacağını değişik televizyon kanallarında açıklıyor. Yine Özdağ ulus devlet anlayışında hızla uzaklaşıldığının altını da çiziyor. Bunlara neden olanları yazalım.

Gazetelere yansıyan bilgilere göre Türkiye’de eğitim alan Suriyeli sığınmacıların kendi dillerinde ve ülkelerinden getirilmiş müfredatın okul kitapları ile kendi öğretmenleri tarafından eğitildikleri bilgileri de vardır. Eğitim yapsınlar, anadillerini öğrensinler ama kültürel kimlikleri ile var olduklarını bilinsinler isteme hakları yoktur.

Basına yansıyan bilgilere göre sığınmacıların kaldıkları kamplarda Türk bayrağı dışında bayrak astıkları, İstanbul’da yapılan mitinglerde Suriye bayrağı ile katıldıkları bilinmektedir.

Türkiye’mizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan 5 üniversitesinde 6 yıldan beri Kürtçe( Kurmancca- Soranice), Zazaca, Süryanice lisans ve lisansüstü eğitim verilmektedir. Ülkemizin bazı üniversitelerinde de Lazca, Çerkezce, Boşnakça, Arnavutça vb. dillerde eğitim verilmektedir.

Soranice lisansüstü eğitim alan Türk gencinin kapsamında yer alacağı proje ile Suriye’den Türkiye’ye sığınan Ermeni gencinin istihdam edileceği proje kanaatimizce büyük projenin farklı paftalarıdır. Mevcut emareler bunu gösteriyor. Türkiye’de çok sayıda Gregoryan kilisesi 60 yıldır cami olarak hizmet verdikten sonra 15-20 yıl evvelinden başlatılan bir süreçte kilise olarak hizmet vermesi için hazır hale getirilmiştir.(1)

ABD, 1975 yılında, Amerika Yardım Teşkilatı’nın (AID) Türkiye’deki çalışmalarının verimini belirlemek için bir uzman yollar. Richard Podol adlı uzman Washington’a gönderdiği raporda şunları yazar. “ Türkiye’de önemli mevkilerde Amerikan eğitimini görmemiş bir Türk’ün bulunduğu bakanlık ya da iktisadi devlet kuruluşu (KİT) hemen hemen kalmamıştır. Özal döneminde ise çifte pasaportlu prensler etkin görevlere geldiler. AKP iktidarında da Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek İngiliz vatandaşıdır. Bunu Başbakan yardımcılığı, Adalet bakanlığı da yapmış Cemil Çiçek açıklamıştır. AKP’li bir milletvekilinin beyanından öğrendiğimize göre aynı zamanda CIA’nın yeminli tercümanıymış.(2)

Bütün bunlardan sonra soralım: Bu yapılanlar Büyük Ortadoğu Projesinin mi yoksa Ermenileri HAYDAT projesinin bir tezahürü mü?  Saygılarımla

Kaynaklar.

1-Yaşar Kalafat Anılar, Çağrışımlar ve Anılması gerekenler

2 Ekim 2019 Turgue Diplomatigue

2- Metin Aydoğan Bitmeyen Oyun Kumsaati yy.s.125

 

 

Yorum Yapın

Navigate