ABD, ORTADOĞU ve TÜRKİYE

“Ülkeler arasındaki dostluğun temelinde ulusal çıkarlar yatar.”

ABD Başdanışmanı Condolezzo Rice, Büyük Ortadoğu Projesini açıklarken “ Fas’tan sınırına kadar 22 ülkenin siyasal ve ekonomik coğrafyasının değiştirilmesi” olarak tanıtmıştır. ABD, içinde Türkiye’nin de bulunduğu bölgeyi yandaşları ile birlikte şekillendirmek istiyor.21 Mart 2003’te bu şekillendirme düşüncesini eyleme dönüştürmek için ilk adımı Irak’a askeri harekât yaparak attı. Son olarak da 2005 Ekim’inde Başkan Bush “ Bizim geleceğimiz ve Ortadoğu’nun geleceği birbiriyle bağlantılıdır.” Deyiverir. 

Huntington, Paul Henze, Graham Fuller, Brezinski, Kissinger gibi danışmanların gösterdiği yolda (çoğu Yahudi) ABD, 21.yüzyıl politikasını oluşturan; E. Abrahams, D.Rumsfeld, R. Perle, R. Armitage, W. Benet, J. Woolsey, D. Woltowitz, Z. Halilzad (Afganistan cumhurbaşkanlığı da yaptı.) gibi hepsi çok uluslu şirketlerin yöneticisi ya da hissedarı olan kişiler başa geçen ABD başkanlarına yön veriyorlardı.(1)

ABD’li politikacı M. Leden bir konuşmasında “Düşmanlarımız bize hep uygun zamanda saldırırlar. Roosevelt, Amerikan halkını savaşa sokmayı başaramadı. Ama Pearl Harbor baskını bir mucize yarattı. 1947’de Avrupa’daki ABD askerleri yurda döneceği sırada Stalin, Doğu Avrupa’yı işgal edince askerler olduğu yerde kaldı. 11 Eylül’de İslamcı terör tam zamanında patlak verince ABD Ortadoğu’da şans yakaladı.” söylüyordu.

Ekim 2005’e gelindiğinde Başkan Bush’ta “Teröristlerin amacı, kitle imha silahları geliştirerek İsrail’i yok etmek, Avrupa’yı korkutmak ve ABD’ye saldırmaktır.” diyerek noktayı koyuyordu. ABD yönetimlerinin amacı, halklarının sahip olduğu yaşam düzeyinin düşmeden sürdürülebilir olmasını temin etmektir. Bunun yolu da ihtiyaç duyulan enerji ve hammaddenin ABD’ye kesintisiz gelmesidir.

Petrolün yerini başka bir enerji kaynağı almadığı sürece, ABD’nin azalmakta olan petrol rezervleri, onu bol olan yerlerdeki rezervlere yönelmek zorunda bırakıyor. Bu durumda Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasların Hazar Bölgesi ABD’nin yaşam alanı haline geliyor. İşte bu sebepten dolayı ABD bu bölgelerde kalıcı egemenlik kurmak istiyor. ABD, bugün olduğu gibi yarın da egemen güç olarak kalabilmesi için yaşam alanı gördüğü Ortadoğu, Orta Asya ve Hazar Bölgesi’ndeki devletleri kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmesi gerekiyor. Suudi Arabistan’dan sonra Ortadoğu’da en çok petrol çıkaran ülke Irak 73 petrol sahasında Ortadoğu’da üretilen petrolün %12’si Irak’a ait. Yani günlük 6 milyon varil. Irak’ın petrol geliri 75 milyar dolar. Ortadoğu’daki doğalgaz yataklarının %11’e Irak sahip… Bütün bunlar ABD’nin Irak’ı işgali için yeter sebep. Bahane Saddam Hüseyin’in kimyasal silahları!

ABD’ye göre dünyamızda barış onların verdiği ölçüde tesis edilecektir. Bunun içinde ABD özgür ve demokratik bir dünya yaratılması söyleminin arkasına sığınmaktadır. Ama gerçekler bu söylemin aksini “ Irak, Suriye ve Libya’da” söylese bile önemi yoktur. Bunun için ABD hazırı bir kenara bırak, seferberlikte 4 milyonluk silahlı gücü idame ettirebilecek imkânlara sahiptir.

21.yüzyılın dünyası, ABD ulusal çıkarları doğrultusunda şekilleneceğinden, İnsani ve ahlaki değerler yanında demokrasi ve özgürlükler ABD çıkarlarının önüne geçemez. Bunu ABD Başkanı Bush’un ağzından “ 21.yüzyılda Birleşmiş Milletler gerekli mi değil mi? Ona bakıyorum… Artık okyanuslar ABD’yi savunmaya yetmemektedir… Arkadaşlarımız bunu araştırıyorlar.” sözleri çıkıyordu. Son dönemde ABD “ zor oyunu bozar” kuralına göre hareket ediyor desek yanılmayız.

ABD ile ülkelerin dostluğu veya düşmanlığı devamlılık arz etmez. Asıl olan ABD’nin çıkarlarıdır. Bir zamanlar ABD için İran dosttu, bir süre sonra düşman oldu. Musul Harekatı’nda dost oluverdi. ABD, ortada kanıt olsun ya da olmasın, kendi varlığı (petrol-hammadde…) için tehlike olduğuna inandığında Birleşmiş Milletleri de önemsemez. Müdahaleye başlayabilir. Bunun en çarpıcı örneği Irak olsa gerektir.

ABD, stratejik ve uluslararası İlişkiler Merkezi(CISIS) dünya ülkelerini ABD’ye göre tehdit ve tehlike edebilecek şekilde guruplara ayırmış. Ülkemiz ikinci gurupta yer alıyor. İşin tuhaf yanı son dönemde seçilen ABD Başkanları İsrail’in güvenliğini ön planda tutmalarına rağmen İsrail, Küba ile birlikte tehdit ve tehlikede üçüncü gurupta yer alıyor.

2003 yılında Kuveyt’te yapılan Irak’ın komşuları ve Bölge Ülkeler Toplantısı’nda “Kendi bölgemize sahip çıkalım. Avrupa gibi işbirliği ve güvenlik çerçevemiz oluşturalım.” Temelli Türk tezi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin kabulü yaklaşımı olarak ifade ediyor strateji uzmanları. Proje dikkatli incelendiğinde ulus devletler “Yerel Devletler Federasyonu” çatısı altında bir araya getirilebilir. Buradaki temel iki amaçtan söz edilmektedir. Birincisi Ortadoğu’da İsrail’den büyük ulus devletin kalmaması, ikinci amaçta bölge ülkelerinde var olan milli bilinçlerin yok edilmesidir. AB hayali ile oyalanan ve aşındırılan Türk milli bilincinin de bu vesile ile yok edilmesidir.(2)

Sonuç olarak son günlerdeki olaylara bakıldığında siyasilerimizi dost ve müttefik dediği ABD kendi çıkarları için PYD ve PKK ile ilişki kurabilmektedir. Kendilerinin ortaya çıkardıkları İŞİD belasını ortadan kaldırmak için kara gücü olarak bunları kullanacaklarını değişik defalar açıklamaktadırlar. Görüldüğü gibi ABD’nin çıkarları dost ve müttefiklik tanımamaktadır. Çünkü ABD ülkemizin güneyinden Akdeniz’e bir koridor açmak istiyor. Bunu gerçekleştirmek içinde PKK içeriden İŞİD’de dışardan ülkemize saldırıyor. Yakalanan PKK’lılarda NATO silahı çıkmasının izahı ABD menfaati olsa gerektir.

Kaynaklar:

1- Doğu Silahçıoğlu Kuşatılmış Türkiye

2-www.dw.com tr

Yorum Yapın

Navigate